26 Aralık 2010 Pazar

muğla ilçeler - milas

Muğla Kültür Müdürlüğü
Bodrum’a giderken hep içinden geçilip gidilen Milas’da bir mola vermeye ve antik dönemin bu önemli kentini görmeye ne dersiniz?
Milas kent merkezi,  antik kalıntıları, tarihi Milas evleri, düzgün kent yerleşimi ile güzel bir ilçe. Yakın çevresi de tarihi zenginliklerle çevrili. Tarihte 27 irili ufaklı kent kurulmuş.
Milas’ın 19 yy. evleri yanında halıları da dünyaca ünlü.
Milas gezisine Hisarbaşı mahallesinde,  Hisarbaşı tepesinin doğusunda bir podyum üzerine inşa edilmiş Zeus Karios Tapınağı ile başlamalı. Tapınağın Korint başlıklı tek sütunu ayaktadır.
Kentin eski surlarından bugüne ulaşan tek kalıntı, yörede Baltalı Kapı olarak bilinen kapı kemeridir. Kapı  MÖ 1. yüzyıla tarihleniyor. Kemerinin kilit taşı üzerindeki çift yüzlü balta motifinden dolayı yörede "Baltalı Kapı" olarak anılıyor.
Gümüşkesen Anıtı MS. 2. yy’da yapılmış ve iyi korunmuş mezar anıtıdır. Bodrum’daki Mausoleion’un daha küçük bir örneğidir. Sodra Dağı eteğinde Gümüşlük semtindeki mezar anıtı yüksek bir kaide ve basamaklı bir çatıdan oluşmaktadır.
Milas’ın doğusundaki ovada uzanan iki katlı su kemerleri erken Bizans dönemine ait. Kemerlerin inşaatında antik dönem mimari parçalar da kullanılmış.
Kent merkezindeki Firuz Ağa Camii,  Menteşoğulları döneminden kalan en önemli eserdir.
Osmanlı dönemine ait yapılar ise şöyle:
Çöllüoğlu hanı. 1719-20 yıllarında yapılmış. Hisarbaşı mahallesinde.
Ulu Camii: Milas’ın en büyük camisi. 1378’de yapılmış. Hocabedretttin Mahallesinde.
Belen Camii: Duvar örgüsü tuğla-taş karışımı(antik dönem eserlerinden yararlanılmış), 14. yy’a tarihlenen cami, Hisarbaşı tepesinde.
Ağa camii, Haciapti mahallesinde, Kurşunlu(Firuzbey) Camii Firuzpaşa mahallesinde.
Osmanlı dönemi eseri iki köprü ise kent merkezinden geçen Balovca deresi üzerinde. İzmir yolundaki Sarıçay üzerindeki tarihi köprü ise yıkıldı yıkılacak durumda.
Selimiye beldesinde Osmanlı dönemine ait iki eserden biri Abdülfettah Camii, hanı ve hamamı bir külliye görünümündedir.
Milas’ın adı Karia kenti Mylasa’dan geliyor. Mylasa’nın adının ise Sisyphos ve Aiolos torunu Khrysaor oğlu Mylasos’ten geldiği söyleniyor.
Tarihçi Strabon’a göre Mylasa, iç Karia’nın üç önemli kentinden biridir. Diğerleri ise Alabanda ve Stratonikeia.
Mylasa, MÖ. 5. yy’da İonia ayaklanmasına ve Pers ordularına karşı direnişe katılır. MÖ 446’daki Berymdon savaşından sonra Pers hakimiyetinden kurtulur ve Attika Delos deniz birliğine katılır. Mylasa diğer Karia kentleri gibi MÖ 334’de Büyük İskender ordularına teslim olur ama İskender kenti karya kraliçesi Ada’ya teslim eder.
Mylasa MÖ 143’te Roma imparatoru M. Acmilius’un isteği üzerine bir sınıf anlaşmazlığına hakemlik eder, sonra da Roma valilerinin başkanlık ettiği mahkemelerin merkezi olur. MÖ 129’da da Roma’ya bağlanır.
Mylasa Bizans döneminde piskoposluk merkezidir. 13. yüzyılda ise Menteşoğulları’nın merkezi olur.
Milas Müzesi 
İlçe ve çevresindeki ören yerlerindeki kazılarda ele geçen buluntuların bir bölümü Milas Müzesi’nde sergileniyor.
1987 yılında ziyarete açılan müze 1.5 dönümlük bahçe içindeki iki katlı binada. Teşhir salonunda yer alan 11 vitrinde Stratonikeia kazılarında bulunan
altın eserler, İasos kazılarında bulunan
pişmiş toprak kandiller, Milas ve çevresindeki kazılardan buluntular, heykeller, heykel başları sergileniyor.
Müzenin bahçesi de açık sergi alanı olarak kullanılıyor.
 Milas çevresi
Beçin Kalesi Milas-Ören yolu üzerinde kentin 5 km. güneyinde, Milas ovasına hakim bir plato üzerindeki Mutluca (Beçin) Köyü’ndeki  Beçin Kalesi Bizans yapısıdır.
kale Menteşeoğulları döneminde onarım görüyor.  Milas’ı merkez yapan Menteşoğulları Beyliği, hükümet merkezini savunması kolay olduğu için Beçin’e taşıyor.
Beçin kalesi 1974 yılında da restore edilmiş. Güneyi surlarla çevrili kalede hamam, sarnıç kalıntıları izlenebiliyor. Karayolu kenarında oda mezar şeklindeki Roma mezarı bir başka kalıntı.
Kaledeki asıl yerleşim 200 metre yukarıdaki iç kale bölümündedir. Bu bölümde bir Bizans şapeli, Menteşoğlulları döneminden Karapaşa medresesi, türbe, Ahmet Gazi Medresesi, Orhan bey camii, hamam, Bey konağı, Bey hamamı, Kızılhan, Yelli camii ve medresesi, Karapaşa medresesi günümüze ulaşan yapılar arasında.
Çomakdağ
Milas Tugla fabrikasının hemen yanından sola ayrılan yolla gidilen, bir bölümü asfalt olan yol Beşparmak dağlarına tırmanıyor. Çomakdağ Beşparmak dağlarına sırtını dayamış.
Çomakdağ evleri, dünle bugünü ustaca kaynaştıran mimari üslup taşıyor. Taştan yapılmış evlerde bacalar estetik görünüşüyle ilgi çekiyor. Baca tepelerinde yer alan yarım ay ya da kartal başı şeklindeki figürlere rastlanıyor. Antik yapılardaki akroterlerden esinlenmiş bacalara başka yerde rastlamak mümkün değil.
Kendi içine kapalı köy, gelenekleriyle yaşıyor. Düğünler dört gün sürüyor. Dibekte buğday dövülüyor, ovalarda atış yapılıyor, en iyi atışı yapana oğlak hediye ediliyor,kadınlar kendi aralarında eğleniyorlar, gelin alınıyor ve duvak günü yapılıyor.
Çomakdağa gitmişken köyde üretilen halis zeytinyağından alın mutlaka.
Milas evleri
Milas kent gezisinin olmazsa olmazı 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ilk yıllarında yapılan ve büyük bölümü restore edilerek kullanılmaya devam eden Milas evleri ziyaretidir. İti katlı avlulu evlere giriş avludan. Evlerin ahşap destekli çıkmaları sokağa taşar.  Zemin katlar genellikle depo ve kiler olarak kullanılır. MUtfak, tuvalet, ahır avlunun bir köşesindedir. Avludan üst kata ahşap ya da mermer merdivenle çıkılır.
İlçe merkezinde Nedime Beler, Murat Mentepe, Selahattin Oguz, Servet Akgün evleri olarak bilinen evler ise Cumhuriyetin ilk döneminde Avrupa’dan gelen mimarlardan esinlenerek yapılmıştır. Milas evlerinden farklı olarak dışa kapalı yapılmıştır bu evler. Mutfak, tuvalet ise bina içindedir.
Labranda 
Milas’ın kuzeyindeki Kocayayla’da (14 km.) bulunan Labranda Türkiye’nin en iyi korunmuş antik kentlerinden birisidir. Yolu iyi durumda. Çam ve çınar ağaçları arasında, hemen her zaman tatlı bir esintiyle serinleyen havada çok güzel bir antik kent
gezeceksiniz. Labranda antik çağda 8 metre genişliğindeki bir kutsal yolla Mylasa’ya bağlıydı. Yolun izlerini bugün de görmek mümkün.
MÖ. 5. yy’da kentte bir kutsal alan olduğu biliniyor. Güneydoğu ve güneyde bulunan iki giriş kapısı ayaktadır. Zeus Tapınağı, stoa, tapınağın güneyindeki büyük teras tuvarı, kült yemeklerinin yendiği andron, saray olduğu sanılan büyük yapılar, teras evleri kalıntıları görülebilmektedir. Kazılarda ortaya çıkarılan Andron pencereli bir yapıdır ve Hellen döneminde pencere kullanıldığını kanıtlamaktadır. Kentte Roma Çağı yapıları da görülmektedir.
Kutsal alanın 200 metre batısında arkası istinat duvarıyla sağlamlaştırılmış stadyum vardır. Kutsal alanda her yıl yapılan ve 5 gün süren şölenler sırasında stadyumun yarışlara sahne olduğu sanılıyor. Yarışların başlama ve bitiş taşları bugün de yerli yerinde.
Labranda’ya çıkarken Kargıcak Köyü’ndeki kır lokantasında karnınızı doyurabilirsiniz.
Saçta yapılan oğlak kavurması ile mis kokulu domatesle hazırlanan menemeni tavsiye ederiz. Ören yerinde tuvalet var.
Euromos
Bafa Gölü’nü geçip Milas’a doğru gelirken yolun solunda göreceğiniz Euromos tabelasından girin, (Milas’a 12 km. kala) 1 km. içeride eskiden Mylasa ile birleşik olduğu belirlenen Euromos antik kentini göreceksiniz. İyi korunmuş durumdaki Zeus Tapınağı’nın cephesindeki 8 sütun ayaktadır. Sütunların diğerlerinin de ayağa kaldırılması mümkün. Sütunlar üzerindeki kitabelerde tapınağın yapımına para yardımında bulunanların isimleri yazılıdır. Etrafı zeytinlikle çevrili kentin tiyatrosunun beş sırası görülebiliyor. Tapınağın önünde açıklayıcı bir tabela göreceksiniz. Bir de tuvalet bulunuyor. Tapınağın Hadrian Döneminden sonra yapıldığı hesaplanmaktadır. Tapınağın karşısındaki
(batı yönünde) yamaçları dolaşırsanız sur kalıntılarını görebilirsiniz.
Güllük
Milas-Bodrum yolu üzerinden sağa ayrılan 8 km’lik yol sizi Güllük’e ulaştıracak. Bodrum’un kalabalığından hoşlanmayan tatilciler için yanıbaşında daha sakin bir tatil olanağı sunuyor Güllük. En azından şimdilik böyle. En sessiz, en ücra yerlerin bile birdenbire "keşfediliverip" yazlık konut saldırısına uğradığına, bir kaç yıl içinde tanınmaz hale geldiğine siz de tanık olmuşsunuzdur. Bakalım, yaşayıp göreceğiz.
Güllük bir liman kasabası. Limandan çevrede çıkarılan boksit madeni ihraç ediliyor. Zaten yolda boksit taşıyan kamyonları göreceksiniz.
Mandalya Körfezi ve Asin Koyu çevresine yerleşmiş kasabanın sahili balıkçıları, kahveleri ve lokantaları ile sevimli bir balıkçı köyü özelliğini koruyor. Sahilden hemen sonra yükselen tepelere yerleşmiş oteller ve evler bu topografik özellikten dolayı hep deniz görüyor.
Kentin kuzeyine kurulu dalyanda ve denizde iyi balık çıkıyor. Lüfer, kefal ve en çok da yılan balığı avlanıyor. Sahil lokantalarından birine oturup yılan balığı ziyafeti çekebilirsiniz. Adının "yılan" oluşu sizi itmesin, lezzetlidir. Çevredeki koyların çoğunda kültür balıkçılığı da yapılmakta, çipura ve levrek yetiştirilmektedir.
Güllük’te komşusu Bodrum gibi bölgeye özel tekneler (gulet) yapılan tersaneler var. Bunların görünüşü güzel ama limandaki şileplerin yarattığı görüntü için aynı şeyi söylemek zor.
IASOS-Kıyıkışlacık 
Güllük’ten dolmuş motorları ile veya karayoluyla Milas yolundan ayrıldıktan sonra 18. km’de ulaşacağınız Kıyıkışlacık Köyü’nde köyle iç içe bir antik kent göreceksiniz: İasos. Köylüler patikaları kestirme yol olarak kullanıyorlar, keçiler otluyor, eşeklerini bağlıyorlar. Köy dar girişli dalgakıranla korunan bir doğal limanın kıyısına kurulmuş.  Girişte antik kenti göreceksiniz. Ören yerinin girişinde plan ve açıklayıcı bilgilerin yer aldığı tanıtım tabelaları ihtiyacı karşılamaya yetiyor. Ören yerlerinde görmeye alışık olmadığımız kadar da şık. Argoslu kolonistlerin kurduğu kente sonra Milet’ten göçmenler gelip yerleşmişlerdi. Kentin baş tanrıları Apollon ve Artemis idi. Dionysos adına da festival düzenleniyordu. Kent bu festivalleri ile müzik ve tiyatro merkezi olarak tanınıyordu.
Ören yerinde görülebilecek kalıntılarla ilgili bilgi ise şöyle:
Çevresi Roma döneminde sütunlu portiko ile belirlenen agoranın batı kenarında bir odeion, heykelinin yağmurdan ıslanmadığına inanılan Artemis tapınağı yeralıyor.
Zeus Megistos tapınağı, kentin doğu yüzünde çeşitli yazıtlar, bir adak yapısı ve adak steli dizisi aracılığıyla saptanmış kutsal yere sahip. Tiyatro, Zeus tapınağı alanının üstündedir. Epikrates oğlu Zopatros tarafından Roma çağında onarılan yapı, Hellenistik geleneklere göre kurulmuştu. Tiyatro duvarlarındaki yazıtlar, oyuncular, müzisyenler ve bu etkinliklere destek veren kişilerin adlarını yansıtmaktadır. Kentin en üst noktasındaki kale, Hıristiyanlık döneminden kalmadır.
Tepe noktasından Kıyıkışlacık koyu içinde suların üstünde bir bölümü bulunan mendirek-fener yapısı izlebilir. Batıdaki kayalık düzlemde ise kenti karadan koruyan uzun duvarlar bulunmaktadır.
Kıyıkışlacık köyünde konaklamak isterseniz çok sayıda pansiyon var. Ama denize girmek için iyi bir plaj bulamayacaksınız.
Boğaziçi Köyü
Hem Bodrum’un keyfine katılmak hem de iyice dinlenmek istiyorsanız böyle bir yer var.
Boğaziçi tam bir balıkçı köyü. İstediğiniz zaman Bodrum’un eğlencesini yaşarsınız. Ertesi günü sakin bir ortamda yorgunluk atarsınız..Bodrum’a 30, Milas’a 25 km. Bodrum’dan Güllük ayrımına gelmeden Shell’in yanından sola dönüyorsunuz. Burası Tuzla sapağı. 2 km’lik asfalt yol sizi köye ulaştırıyor.
Boğaziçi’nin eski adı Bargliya bir efsaneden geliyor. Kahraman Bellerofo’nun kanatlı atı Pegasos’un çiftesi ile sahibinin en yakın arkadaşı Bargylos’u öldürmüş. Bellerofo sevgili arkadaşının öldüğü bu yere onun adını vermiş.
Çevresi zeytinliklerle çevrili masmavi güzel bir koyu var Boğaziçi’nin. Eskiden tuzlaları varmış, çevrenin bütün tuzu burada üretilirmiş. Şimdilerde tuz havzaları kaderine terkedilmiş. Ekilip dikilecek toprağı da olmadığı için köylüler ekmeklerini denizden çıkarıyorlar. Köyün hemen tümü balıkçılıkla uğraşıyor. İyi balık yapan körfezdeki balık yavrularının toplanıp balık çiftliklerine satılması köyün balıkçılığını tehdit ediyor. Yaşlı balıkçıları dinlerseniz bir zamanlar buranın nasıl bir balık yatağı olduğunu öğrenirsiniz. Gene de iyi ve taze balık yiyebileceğiniz lokantalan var. Çipurası, levreği bol, denize kurulan balık çiftliklerinden canlı balık da satın alabilirsiniz. Yakalanan balıklar denizde çevrilmiş havuzlara atılıyor ve büyütülüyor. Balığın yanında kendi ürettikleri has zeytinyağı, kekik, sarımsak ve karabiber ile hazırlandıkları özel sosla tadlandırılmış bir salata veriyorlar ki tadına doyum olmuyor. Zeytinyağını beğendiyseniz dönerken götürmek üzere satınalabilirsiniz. Boğaziçi aynı zamanda, bir kuş cenneti. Kuğular, flamingolar, pelikan ve yaban ördekleri, ne ararsanız var. Kuşlar da kimi gaddar avcılar yüzünden tehlikede. Özel bir koruma da olmadığı için denetim sağlanamıyor.
Bargylia
Boğaziçi köyünün eski adı Barglya. Bir Karya kenti olan Barglya bir zamanlar deniz kıyısındaydı. Önündeki bataklık ise Osmanlı döneminde tuzla olarak kullanılmış. Kentin adı, halk dilinde Varvil’dir. Bellorophontes adlı kahramanın kanatlı atı Pegasos’un çiftesi ile ölen arkadaşı Bargylos’un anısına kurdurmuş olduğu ilkçağ yazarlarınca bildiriliyor.  Karya dilinde kentin adı Andanos idi. Karşı dağlarda Kemikler köyünde bulunan Artemis Kyndias tapınağı kentin kutsal alanıdır. Kent öreni Bizans döneminde yapılmış düzenlemelerle bir savunma hisarına döndüğü için yapı malzemeleri bu duvarlarda karşımıza çıkar.
Kalıntılar koyu boyunca uzanan tepelik üzerine dağılmıştır. Kuzeye bakan Hellenistik tiyatro ve tapınak alanları bir keşif gezisi gerektirir
Tuzla
Tuzla Sulak alanı 380 hektarlık bir alanı kaplıyor. Kışın göçmen kuşların barınma ve beslenme yeridir ve çevresi ılgın, zeytin ve çamlarla çevrilidir. En çok rastlanan kuş türlerinin başında Pelikanlar geliyor. Yanı sıra Boz ördek, yeşilbaş, sakarca, macar ördeği, Sakarmeke, Balıkçıl, kaz, Flamengo, su tavuğu, bataklık kırlangıcı sayılabilir.Sulak alan içindeki plankton ve su bitkileriyle balık zenginliği de sağlıyor.
Tuzla sulak alanı, çevresindeki yapılaşma ve doldurma girişimleriyle, aşırı avcılıktan olumsuz etkileniyor.
Herakleia / Latmos 
Antik Heraklia kentine gölün Bodrum yönündeki bitiminden Çamiçi Köyü’nden dönülüp 9 km’lik asfalt yolla varılıyor. Köy okulunda kentin planı var, inceleyin. Çevrede amorf şekilli kayaların görünüşü ilginç. Yol Kapıkıpı Köyü’ne ulaşıyor. Köye girmeden göl sahiline inen yol ayrılıyor. Köy turizmi yeni keşfeden yerlerden, bütün gençleri amatör rehber. Eşekler eşliğinde dağdaki kalıntılara tur düzenliyorlar.
5-6 saat süren yolculukta Karpuzlu Köyü yakınındaki "Arap Avlusu" dedikleri yeri, antik tiyatro kalıntılarını gezdiriyorlar. İyi kötü Almanca ve İngilizce de konuşuyorlar.
Ayrıca çeşitli yerli-yabancı turist gruplar seyahat acentalarınca düzenlenen, kalıntılar arasından geçen ve zirvelere çıkan yürüyüş turlarına çok ilgi gösteriyorlar. Yürüyüşlerin uzun olanı iki gün sürüyor ve gece kamp çadırlarında konaklanıyor
Bafa Gölü 
Söke ovası 2000 yıl kadar önce denizdi, burada büyük bir körfez vardı. Büyük Menderes ırmağının getirdiği alüvyonlar körfezi duldurdu ve ova haline getirdi. Bugünkü Bafa Gölü denizden bir parça olarak arada kaldı.
Gölün üzerinde iki ada bulunuyor. İkiz adalardan biri aslında tam ada değil, bir kumulla karaya bağlı. Bafa Gölü’nde kefal, levrek, yılan balığı tutuluyor. Eskiden çok sazan tutulurmuş, fakat gölün suyu tuzlandığı için artık sazan kalmamış.
Gölde gezmek isterseniz dolmuş usulü motorlara binebilirsiniz. Adalar, Heraklia antik kenti geziliyor. Yüzme molası da veriliyor. Tekneler 25 kişi ile kalkıyor. Kalabalık aileler teknenin dolmasını beklemek istemezlerse komple kiralayabilirler. Göldeki adalarda manastırlar, kiliseler kurulmuş. Bunlardan "Yediler Manastırı" en eskisi.
Gölün çevresi zeytinliklerle çevrili. Kıyıdaki lokantalarda da bütün yemekler zeytinyağı ile yapılıyor. Mesela omlet bile zeytinyağıyla pişiyor.
Kent öreni 
Hellen standartlarında inşa edilen Herakleia, düzenli bir plana sahipti. Özellikle kent savunması, duvar teknikleri, sağlam kuleler bakımından incelenmesi gerekir.
İlkokulun bulunduğu düzlem çokkatlı Hellenistik agoradır. Bir kaya üstünde yeralan Athena tapınağı, mermer yazıtından kolaylıkla teşhis edilmiştir. Agoranın doğusundaki bir ev avlusunda yeralan boulevterion, göl kıyısına inerken görülen kaba saba bir yapı olan Endymion sunağı ve yukarı yamaçlardaki tiyatro, kentin zeytin ağaçları ve gnays kayalıkları arasına saçılmış önemli yapılarıdır.
Beşparmak dağına çıkan yollar, döşemeler, hem yukarı kale savunma sistemleri  hem de Kapadokya gibi 10-13 yüzyılda göl çevresinde ve adacıklara dağılmış gelişkin Hıristiyanlık anıtlarına ulaşmada yerli rehberlerden yararlanmak kaydıyla gezginleri keşiflere taşır.
Heraklia’nın bilinen tarihi MÖ. 7. yy’a kadar uzanıyor. Hellenistik ve Roma Dönemlerinde parlayan kent deniz ticareti ile zenginleşmiş. Bizans döneminde de piskoposluk merkeziymiş.
Endymion Kutsal Alanı Hristiyanlık döneminde de kutsal sayılmış. Endymion’un ilginç bir mitolojik hikayesi var: Ay Tanrıçası Selene bir gece burada uyuyan çoban Endymion’u görmüş ve ona vurulmuş. Zeus Selene’nin aşkını kıskanmış ve öfkeyle bir ceza vermiş genç çobana. Çobanı hiç uyanmamaya, sonsuz bir gençlik uykusunda uyumaya mahkum etmiş. O günden sonra oracıkta uyumuş kalmış Endymion, hiç uyanmadan. O derin uykusunda düşler görürken Ay Tanrıçası Selene her gece gelip yanına yatarmış. Selene böylece Endymion’a tam elli çocuk doğurmuş.
Konaklama, yeme içme
Kapıkırı köylüleri, son yıllarda pansiyonculuğa yöneldiler. Küçük ve güzel pansiyonlar yapıldı. Yemek de veriyorlar. Konaklamasanız yemek için uğranabilir.
Ören - Keramos 
Bodrum-Milas yolu üzerinde, Beçinkale yoluyla ayrılan 45 km’lik asfaltla ulaşılan eski adıyla Gereme, yeni adıyla Ören Gökova körfezi kıyısındadır. Şehir merkezi kıyıdan biraz içeridedir. Sahili ise güzel kumluk ve plajdır. Plaj boyunca iki katlı bahçe içinde evler, küçük otel ve pansiyonlar sıralanır.
Ören son yıllarda çok tartışılan Gökova santraliyle gündeme gelmişti. Santral yapıldı ama çalıştırılmadığı için şu anda sadece yapısal bir kirlilik taşıyor.
Ören’e Gökova/Akyaka köyünden 48 km’lik toprak yol ile Gökova körfezinin kuzey kıyısını geçerek, Kıran dağlarının görünümü önünde de ulaşılıyor. Ama bu yol oldukça kötü.
Ören Akyaka arasında antik Keramos kenti kalıntıları ziyaret edilebilir.
Karyalıların Krysaor Birliği’nin bir üyesi olan Keramos’un adının anlamı çömlektir. Hellenistik çağda, Rodos egemenliği altında bulunan kent, bu dönemde kuzey komşusu Stratonikea ile bağlaşıklık imzalamıştı. İ.Ö. 129 yılında düzenlenen Roma’nın küçük Asya eyaleti içinde yeralan Keramos, bundan sonraki evrede önemini giderek yitirmiştir. Ören’in arkasında yeralan Meşekayası dağları üstünde sur duvarları bulunur. Surların alt kesimleri çokgen taş dizilerinden oluşurken, üst kesimlerde düzenli çizgi katları yapan duvar tekniği gözlenir. Kayalık bir terasta yeralan ve halk dilinde Bakıcak diye bilinen yerde, kentin iki önemli tapınağı, 25 metreye varan uzunlukları ile görülürler. Kurşunluyapı, taşları birleştirmek için kullanılan kurşun zıvanalardan bu adı almıştır. Güney ve batıda özgün biçimini korumuş olan bu güzel teras duvarlarının doğusu yıkılmıştır. Terasın üstündeki düzlemde ise Korinth ve İyon düzeninde yapı parçaları bulunur. Sözkonusu tapınak alanının olasılıkla Zeus Krysaoreus’a ilişkin olduğu ileri sürülmektedir.
Kasaba içinde bulunan Akyapı, Roma dönemine ilişkin büyük bir yapı kompleksidir. Gökova yoluyla gelenler, Ören’e ulaşmadan Meşekayası dağının arka kesimlerinde su kemerleriyle karşılaşırlar..
Ören’de Yamaç paraşütü
Ören’de son yıllarda yamaç paraşütçülüğü gelişti. Gökova sahillerinin muhteşem güzelliğinin ayaklar altına serildiği bu aktiviteyi kendinize güveniyorsanız, siz de deneyin.
Uyku vadisi 
Milas’tan Bodrum’a doğru 20 km sonra(Bodrum’dan 30 km) sola Gökçeler köyüne ayrılıyor yolunuz. Gökçeler köyünden yaklaşık 1 km sonra Uyku Vadisi’nin girişine (Değirmenderesi) ulaşılıyor. Uyku vadisi ve Gökçeler mağarası Bodrum ve Milas çıkışlı günübirlik tur düzenleyen acentaların önemli bir parkuru sayılıyor. 
Vadiye iki giriş var. Birisi alabalık çiftliğinden yürümeye başlanıp dere boyu izleniyor ve yaklaşık 1 saat sonra mağara için yukarıya yöneliniyor. Sık sık dereyi aşmayı gerektiren bu yol yazın keyifli olabilir. 
Diğer bir yol 2 kilometrelik araç yolunu izlemeyi ve 300 metrelik inişi gerektiriyor. Bunun için alabalık çiftliğine sapmıyor, mevcut stabilize yol ile köyden çıkıyor, tahminen 1.5 km. sonra Manastır Dağının Vadiye bakan yamacına doğru sağa orman yoluna giriyor, yolun yükseldiği en üst noktadan 500 m. sonra park ederek, vadiye doğru 300 metre iniyorsunuz. Mağaranın ağzına burada. İsteyenler yolu araçla izleyerek Değirmendere kıyısına kadar gidebilirler.  Sonrasında dere bu defa dere boyunca izleri belirgin olan patikayı takip ederek, tahminen yarım saatlik bir yürüyüşten sonra suyun önünün set yapılarak şişirildiği noktaya varmadan hemen sola 50 m.lik.  bir yükselme ile mağara ağzına ulaşılıyor.
Mağaranın ağzı oldukça geniş. Başta geniş bir salona açılıyor mağara. Sola doğru büyük bir galeri yer alıyor. Yarasa galerisi deniyor, yarasaların bolluğundan ötürü. Aman ışık tutmayın, hepsi birden havalandığında ürkütücü olabilir. Sağa hafif bir yokuşla çıkıp sonra dar bir geçitle sarkıt ve dikitlerle, küçük havuzcukların bulunduğu bir başka galeriye ulaşılıyor. Bu noktaya kadar herkes gidebiliyor. Sonrası ise profesyonel mağaracıların işi. Rehber eşliğinde iple 7 m iniliyor, daha geniş bir galeriyle karşılaşıyor, sonrasında ise mağaranın sonuna kadar kah sürünerek, kah eğilerek gidiliyor. Dönüş aynı yoldan, çünkü başka bir çıkış yok.
Yazın mayonuzu unutmayın. Dere geçişinde kendinizi serin suya bırakmak isteyeceksiniz.
Mağara doğal SİT alanı.
Uyku Vadisi ve mağarası için Muğla Valiliği Tema Park projesi hazırlıyor. Bu kapsamda botanik park alanları oluşturma, Bodrum ve Milas’tan günübirlik gelen turistlere hizmet verme, alt yapı hizmetleri, seyir terasları, yürüyüş patikalarının düzenli hale getirilmesi, yöredeki tarihi eserlerin onarımı, derenin köye yakın alanlarında kültürel faaliyetler ve eko turizme yönelik uygulamalar yer alıyor.
Milas yakın çevresinde doğal çekim alanları 
27 antik kenti barındıran Milas’ın tek özelliği tarihi çekiciliği değil. Tarihte bunca kente ev sahipliği yapmış olmasının ardında doğal zenginliği var Milas’ın.
İki göl var Milas sınırları içinde. Biri Bafa, diğeri Tuzla.
İkisi de denizden kopmuş, ikisi de tuzlu ama kuş zenginliği açısından ikisi de büyük bir değer taşıyor.
Bafa gölü sulak alanı, Milli park ilan edilmiş  koruma altına alınmış.  Kuş avcılığı yasak. Binlerce kuş barınıyor bölgede. En çok rastlanan kuş türleri arasında karabatak, boz ördek, meke, pelikan, kuğu, boz kaz, gri balıkçıl bulunuyor.
Güllük deltasındaki Tuzla sulak alanı için Güllük sayfalarına bakınız.
Milas sınırları içinde ve şehir merkezine 23 km uzaklıkta, Sırtlandağ mevkiinde bulunan Halep çamı ormanı, bu tür orman çok az yerde kaldığı için Tabiat Koruma alanı içine alınmış.
40-50 yaş grubu Halep çamlarından oluşan orman 760 hektarlık bir alanı kaplıyor.
Çökertme
Mavi yolculuğa Bodrum’dan çıkan teknelerin ya ilk ya da son durak olarak vazgeçilmez koyudur Çökertme.
Dantel gibi işli Gökbel köyünün küçük bir semti olan Çökertme sahili, denize girmek için tertemiz kum plajlara ve yatların geceleme yapabilmeleri için çok sayıda koya sahip.
Karayolu binek arabalarına elverişli olmadığı için, daha çok deniz yoluyla ulaşılan koyda, henüz fazla bir yapılaşmaya rastlanmıyor.
Eğer Çökertme’ye giderseniz, Gökova’yı tepeden seyredebilece-ğiniz yürüyüşe çıkmayı sakın ihmal etmeyin. Bu tur için sahile gelen teknelerin yolcuları ve bölgenin ziyaretçileri önce Gökbel köyünün kahvesine gidip burada araçlarını bırakıyorlar. Son derece dik yamaçlara sahip ağaçlı mıntıkada yol alabilen tek araç traktör. Traktörle tepeye eğlenceli bir yolculuk başlıyor. Hoplamalı zıplamalı yolculukla gelinen son noktada artık traktörün de yapabileceği fazla bir şey kalmıyor. Bundan sonra, 20 dakikalık bir yürüyüşle Gökova’nın çatısına çıkılıyor. "Sivri Kümes" tepesi adı verilen bölgede 180 derecelik bir açıyla ve gözün alamayacağı bir manzara ile karşılaşılıyor. Özellikle net havalarda tüm körfez seyredilebiliyor.
"Sivri Kümes" tepesinden Fesleğen Bükü, Çökertme koyu, Arpa Bükü, Kargılı Bükü ve Liman içinde demirli teknelerin donmuş manzarası karşısında zamanın durduğu hissine kapılabilirsiniz. Akdeniz bitkileri, Püren otlarının kokusu ve korsan baskınlarına karşı denizden görünmeyecek şekilde tepelerin arasında gizlenmiş köyden alabileceğiniz tek şey, ünlü Milas halıları olabilir.
Nasıl Gidilir?
Milas’tan Kemerköy’e yarım saatte bir kalkan dolmuşlarla ulaşabilirsiniz, 45 km’lik yoldan sonra Kemerköy-Çökertme arasındaki 9 km’yi taksi tutarak da gidebilirsiniz. Gökova sahil yoluyla gelenleri, Akyaka Çınar plajı mevkii sonrası toprak, tozlu ve ham bir yol bekliyor. Bodrum’a gelirken Mumcular’dan girip Yeniköy ve Mazı köylerini geçerek, ara yollarla Gökbel köyüne ve Çökertme sahiline ulaşmak mümkün. Yollar jeep türü araçlar için daha uygun. Sivri Kümes tepesine çıkarken yürüyüş ayakkabısı, şapka, su gibi ihtiyaçlarınızı yanınıza almayı unutmayın. Şort giyecekseniz, tepenin dikenli otlarla kaplı olduğunu hatırlatmakta yarar var.
Önemli not: Çökertme’ye geceleme içien gelen tekneler ufukta görünür görünmez, restoranların sürat tekneleri yanlarına yanaşıyor ve turistlere kendi restoranlarını seçmeleri için ısrar ediliyor. Yemek yiyeceğiniz restoranı görerek seçin ve fiyatı önceden konuşun!
Nerede kalınır?
Çökertme’de konaklayacaksanız sahile girişte 30 yatak kapasiteli Sönmez Otel yer alıyor. Aile İşletmesi olan iki katlı bahçe içindeki tesis kahvaltı da veriyor. Çökertme içinde ev tipi pansiyonlar da bulabilirsiniz. Yörede çadır ve karavan meraklıları için de uygun alanlar var.
Ne Yenir?
Sahilde yat yolcularına hitap eden deniz ürünleri üzerine çalışan restoranlar var. Fırında ve odun ateşinde pişirilen turistik fiyatlı balıklar için yat yolcuları daha denizdeyken telaş başlıyor. Telsizle grup sayıları ve yenilecek olan balıkların siparişi veriliyor. Ancak fangri, sinarit ve akya gibi balıkların uzun süre şokta beklemiş buz balığı olup olmadığını kontrol etmelisiniz.
Sivri Kümes tepesine çıkarken kumanyanızı önceden hazırlamayı unutmayın. Çünkü yukarıda yiyecek birşey bulmanız imkansız.
Yangın, 110, Acil Servis,112, Polis İmdat,155, Orman Yangını,177
Kaymakamlık  (252) 513 36 41
Belediye Başkanlığı    (252) 512 10 25
Havalimanı Santral    (252) 523 03 00
Turizm Danışma        (252) 523 00 66
İlçe Emniyet Md.lüğü (252) 512 10 05
İlçe Jandarma Komutanlığı    (252) 512 68 28
Devlet Hastanesi      (252) 512 10 07
Milas Müzesi   (252) 512 39 73
Güllük Belediye Başkanlığı     (252) 522 36 36
Ören Belediye Başkanlığı      (252) 532 26 48
Güllük Liman Başkanlığı        (252) 522 20 79
Güllük Gümrük Muhafaza Kıs.Amirliği (252) 522 22 11
Güllük Sağlık Ocağı    (252) 522 24 23
Ören Sağlık Ocağı     (252) 532 20 13

Ulaşım

Milas’a İzmir-Aydın otoyolu ile hem Aydın, hem de Söke üzerinden gelinebiliyor. söke için Ortaklar çıkışı, Aydın için Aydın çıkışı izleniyor. Söke sonrasında Bafa gölü kenarından geçiyor yol. Aydın üzerinden Muğla yönüne dönmek ve ardından Yatağan’dan üzerinden Milas’a yönelmek gerekiyor.
Havayoluyla gelecekler Bodrum havalimanını kullanmalı. Bodrum havalimanı Milas’a 10 km uzaklıkta.

Yeme - İçme

Ne yenir?
Ege bölgesindeki bitki örtüsünün zenginliği Milas’ın yerel muftağına da yansımıştır. Zeytinyağlı yemekler ağırlıktadır.
Sebze Yemekleri; Çiçek kızartma, Börülce çullama, Börülce sallama, Ebegümeci kavurması, Kenker(Şevketi bostan), Karnabahar tatarı, patlıcan ekşemesi, yoğurtlama, hardal salatası, tilkişen kavurması, Palandiz salatası, bakla yaprağı salatası, kuru biber salatası, soğan  depmesi, acur salatası, semizotu salatası
Hamur işleri: Çaykama böreği, tepsi böreği, Vekilharç, bulgur böreği, Piriçleme dökmesi, katmerli börek.
Et, tavuk ve balık yemekleri: Kanlı kavurma, mumbar dolması, et kavurması, etli pırasa, kabak çiçeği dolması, ekşili köfte ve keşkek.
Tatlılar: Zerde
Nerede yenir?
İlçemiz merkez ve beldelerinde yöresel yemeklerin yenebileceği yerleri bulmak mümkündür. Milas-Muğla karayolunun 17.km sinde Beypınarı’nda, kavak ve çam ağaçları arasında, soğuk  su kaynaklarında yetişen alabalığın, tavukla yapılan kanlı kavurmanın, yöreye has ekmekle yapılan köy kahvaltısına tadına doyum olmaz. Bafa gölü çevresinde özellikle Kapıkırı Köyünde yılan balığı, göl çipurası ve levreği ile yemek bir ayrıcalıktır. Ören beldemize 9km uzaklıkta Çökertme Köyünde taşfırında pişen balık güveç ve orduevi salatasını Kaptan Restorantın menüsünde deneyebilirsiniz. Milas’a 29km uzaklıkta Milas-Bodrum Karayolu üzerinde Boğaziçi Köyünde tereyağlı tavada karides, karides güveç ve acılı ekşili yeşil zeytinle yenen akşam yemeği de  buraya özgü lezzetlerdendir....
Pazar yerleri
Her hafta Salı günü Milas’ın merkezinden kenar mahallelere kadar uzanan ve tüm Milas’ı bir ağ gibi saran rengarenk bir panayır yeri gibidir pazar. Yerli ve yabancı tüm turistlerin akın ettiği bu pazarda; yöresel kıyafetleriyle bahçelerinde yetiştirdiklerini sergileyen kadınları, evlerinde yaptıkları zeytini, yoğurdu sunan yöre insanlarını, dalından sofraya sunulan taze meyva sebzeleri, çam kokulu balları, zeytinin her çeşidini, incecik işlenmiş yerel dokumaları bulmak mümkündür