26 Aralık 2010 Pazar

muğla ilçeler - bodrum

Muğla Kültür Müdürlüğü
"Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin, senden öncekiler de böyleydiler. Akıllarını hep Bodrum’da bırakıp gittiler..."
Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı böyle yazmıştı Bodrum için. Türkiye’nin tatil yöreleri içinde hiç bir yer Bodrum kadar değişik bir imaja sahip değildir. Herkesin ayrı bir Bodrum’u vardır. İsterseniz Bodrum’u Türkiye’ye ve dünyaya tanıtan Halikarnas Balıkçısı’nın Bodrum’u ile başlayalım:
"Eskiden evler, savaş ve savunma için yüksek yamaçlara kondurulurdu. Bunlara ev değil "kule" denirdi. Ama deniz özlemiyle, maviye imrenişten ötürü yerlerinde duramayarak, çam kokan nalınlarıyla, tıngır mıngır yokuş aşağı seğirtmişler; iki koyun gıcır gıcır çakılları boyunca dizilmişler. Arkada kalanlar ayak uçlarına kalkarak kızkardeşlerinin omuzları üzerinden denize bakakalmışlar. Kimi cesur evler de denize dalıp kayık olmuşlar ve dalgalar üzerinde oynaya güle, karadaki pısırık kızkardeşleriyle alay etmişler. İşte bundan dolayı kayıklarla evlerin, bir de mandalin bahçelerinin sıkı fıkı akrabalığı vardır. Denizde gidip gelmekten usanan kayıklar ya ev ya da mandalin bahçesi olurlar."
Görüp yaşamayana, Bodrum’u tanımayana yalan gelebilir ama Cevat Şakir’in dedikleri aynıyla vakidir, inanın.
Bodrum ülkemizin adından en çok söz edilen tatil yörelerindendir. Bodrum’u tanıtan Halikarnas Balıkçısı ve onun Bodrum’a sevdalandırdığı aydınlarımızın, Bodrum’u mesken tutup yılın büyük bölümünü ya da tümünü orada geçiren yazar-çizerlerimizin bu ünde büyük payları vardır. Selim İleri’nin, Vedat Türkali’nin ve daha nice yazarımızın romanları, hikayeleri vardır Bodrum’da geçen. Ünü gittikçe artan, ünü arttıkça kalabalığı da artan Bodrum’da bildiğiniz bir şairimize, yazarımıza ya da ressamımıza rastlarsınız mutlaka bir yerlerde.
Ama elbette sadece buradan gelmiyor ünü. Bodrum’un engin yürekli süngercileri, denizlere sevdalı kaptanları, balıkçıları, beyaz badanalı evleri, evlerin duvarlarına sarılmış mor çiçekli begonvilleri, içinde olmasa da çevresindeki pırıl pırıl koyları ve en çok da  gündoğumuna doğru uzayıp giden geceleri ününe ün katıyor Bodrum’un.
Bodrum yalnızca dinlenilecek bir yer değildir. Tatile mutlaka eğlence katılır. Bodrum tatilinde gün ikiye bölünür. Gündüz masmavi bir koyda denize girilir, parlak güneşin yakıcılığına bırakılır bedenler, yani dinlenilir de geceye hazırlanılır. Gün batıp da yıldızlar gökyüzünü süslediğinde yeni bir hayatın çağrısı duyulur. Bu çağrıya kulak tıkamak mümkün değildir. Bodrum gecesinin çağrısıdır bu. Dostlukların, düşlerin, aşkların çağrısına kim karşı koyabilir? Hele bir de dolunay süslüyorsa gökyüzünü!..
Kıyı boyunda, çevre köylerde ve koylarda, beyaz badanalı evlerin kıyısına dizildiği sokaklarda, yamaçlarda lokantalar geceye hazırdır. Usta balıkçıların ağlarına, oltalarına paçayı kaptırmış balıklar buzlara yatırılmıştır. Orfozlar, renkli skaroslar, midye dolmaları, kalamarlar ve mutlaka ahtapotlar!.. Bodrum’da rakı sofrası kurulmuşsa ahtapot salatası olmazsa olmaz. Ahtapotlarından mı, pişiren ustalardan mıdır bilinmez ama öyledir.
Bodrum’da herkes kendi gönlüne göre bir yer bulur akşamı geçirecek. Balıkçı meyhanesi de vardır, pizzacı da. Fasıl geçilen yer de vardır, rock müzik de. Barlar Sokağı, Cumhuriyet Caddesi, Neyzen Tevfik Caddesi, Azmakbaşı; kısacası her yer barlarla, meyhanelerle doludur. Seçim sizin.
Bodrum’da tarihin zenginliği
Bodrum sadece deniz ve güneş değildir, sadece renkli geceler de değildir. İnsanoğlunun Bodrum’daki macerasının 3000 yıla uzanan bir tarihi var. Bodrum’lu Tarihçi Herodot kentin MÖ. 1000 yıllarında Dorlar tarafından bugün kalenin bulunduğu yerde kurulduğunu yazıyor. O zaman burası adaymış.
Halikarnassos en parlak dönemini MÖ. IV. yy’da yaşamış. Burayı Karya başkenti yapan Mausolos’un 24 yıl süren yönetiminde dünyanın yedi harikasından biri sayılan ve günümüze ancak temelleri ulaşabilen muhteşem Mausoleion anıtının yapımına başlanmıştı. Onun ölümünden sonra hem karısı, hem de kızkardeşi olan II. Artemisia anıt mezarın yapımını sürdürdü. O da tamamlayamadan ölünce sanatçılar kendi olanaklarıyla anıtı tamamladılar. 36 sütunla çevrili İon tarzı tapınak bölümü, onun üzerinde 24 basamaklı piramix ve en üstte atlı bir araba ile Mausolos ve Artemisia’nın mermer heykellerinden oluşan 42 metrelik muhteşem bir eser ortaya çıktı. Heykeller ve bazı kabartmalar bugün British Museum’dadır. Kaçırılmamış, padişahın izniyle götürülmüştür.
Artemisia ölünce yerine İdrius, ondan sonra da Prenses Ada başa geçmiş. Küçük kardeşi tarafından tahttan indirilen Ada kente hakim olan İskender (MÖ. 334) tarafından tekrar tahta çıkarılmıştır.
(Ada’yı Bodrum Kalesi’nde ziyaret edeceğiz.)
İskender’den sonra bölge Lysimachos’un (MÖ. 301), sonra Ptolemaios’ların egemenliğine girmiş. MÖ. 189’da Rodos, 167’de Bergama Krallığı’na bağlanmış, MS. IV. yy’da Karia döneminde Piskoposluk Merkezi haline gelmiştir. 1274’de Menteşe Beyliği bu bölgede kurulmuş ve Kanuni Süleyman zamanında Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Eski kent bütünüyle bugünkü yerleşimin altında kaldığı için fazla bir şey ortaya çıkarılamamıştır. Bodrum’un üst tarafından geçen karayolunun yanındaki tepede
bulunan ve restore edilen tiyatro da Maussollos döneminde yapılmıştı. Kent surlarının bir kısmı Gümbet yolundaki Myndos kapısında görülebilmektedir. Kentin simgesi sayılan Kale’nin gördüğümüz sonuncusu Saint Jean Şovalyeleri tarafından Sultan Çelebi Mehmet’in izniyle yapılmıştır. 1402’de yapımına başlanan kaleye zamanla eklemeler yapılmıştır. Bir depremle yıkılan Mausolleion’un kalıntıları kalede yapı taşı olarak kullanılmışlardı. Kalenin kuleleri yapılışlarına göre Fransız, İtalyan, Alman, İspanyol ve İngiliz Kulesi olarak adlandırılırlar.  Kale bugün müze olarak düzenlenmiştir. Ülkemizin ilk ve tek sualtı müzesi buradadır.
Genç çağ Batığı
Bodrum Yarımadası açıklarında,Yassıada batığı buluntularının sergilendiği salonda,söz konusu geminin bire bir maketi üstünde dolaşmak olanaklıdır.İ.S.6.Yüzyıla tarihlenen  gemide amphoralara doldurulmuş şarap taşınıyordu.Yapılan kazılar sırasında gemi ambarındaki yemek kapları,yemek kalıntıları ve gemicilik eşyaları ele geçmiştir.Gemide bulunan tüm demir nesneler,deniz tuzunun  etkisiyle çürüdüklerinden bu türden kavkıların içlerine doldurulan  kauçuk  nitelikleri anlaşılabilmiştir.
Sergilenen tüm demir nesneler aslında kauçuk kalıplardır.Geminin en ilginç buluntusu ise üzerinde kaptan Yorgo’nun adının kazılı  olduğu domuz başlı kolu ile Athena tanrıça biçimli ağırlığı olan kantardır.Serginin yer aldığı salon aslında şövalyeler döneminde bir şapel olarak kullanılıyordu.1402-1437 arasında inşa edilmişti.
Cam  Batığı 
Marmaris yakınlarında Serçe Limanı adlı küçük körfezde kayalara çarparak batan gemi,buluntuları nedeniyle Cam Batığı olarak tanınır.32 metrede yatan ve 1977-1979 arasında Prof.Dr.George Bass tarafından kazılan batık,büyük ölçüde sağlam ele geçmiştir.Geminin taşıdığı cam külçelerinin ayıklanması sonucu İslam-Bizans  devletleri arasında serbestçe gidip gelmekte olan bir tüccarın malları ortaya konmuştur.Hurda camlar yeniden ergitilmek üzere gemiye konulurken bir yandan da yeni üretim camlar uğranılan limanlarda satılıyordu.Erken İslam dönemine ilişkin ağırlıklar,bir kılıç ve süzgeçli kaplarla birlikte gemi personelinin oynadığı dama taşlar gibi sayısız buluntu bu batıktan gelir. Batık,buluntularının çeşitliliği aracılığıyla 11.Yüzyıla,daha keskin bir saptama ile 1025 yılı sularına tarihlenir. Bu sergi için ayrı bir ücret ödeniyor ve 15 kişilik guruplar halinde  salona giriliyor.
Karya Prensesi Ada 
Bodrum kalesi’nin İtalyan kulesinin arkasında yer alan salonda Karya Hekatomnos hanedanından  Prenses Ada’nın mezarı ve kişisel eşyaları sergileniyor. Bodrum’da yapılan temel kazısı sırasında bulunan mezardan çıkan iskeletin kriminal yöntemlerle Prenses Ada’ya ilişkin olduğu belirlenmiştir. İngiltere’de yapılan etlendirme ile yüz çizgileri bakımından Priene’de ele geçmiş bir portre Ada başına benzemesi,takıların   Pers etkisi taşıması, antropolojik bakımdan  çok doğum yapmış, ata binen bir kişiliği yansıtması gibi özellikleriyle iskeletin Prens Ada’ya ait olma olasığı çok güçlüdür. Bu soylu kadın 44 yaşlarında ölmüş, takıları, bir içki kabı ve altın işlemeli giysileriyle mezara konmuştur. İ.Ö.330 sularında ölen prensesin lahit kapağı örtülmeden içeriye giren bir farenin iskeleti Ada’nın kemikleriyle birlikte bulunmuştur.
Lahit kapandıktan sonra üstü iri taş bloklarıyla örtülmüştür.
Karya Prensesi Ada Sergisi salonunda buluntuların  ele geçişi video filmi, soyağacı-kronoloji, dönemin toplanma salonu örneğine göre dekor ve mobilyalar ile Priene’den British Museum’a götürülmüş Ada başının alçı kopyası görülebilir.
Bu  sergiye özel  giriş ücreti ödenmektedir.
Tunç Çağı Batıkları Salonu:Kalenin doğu kesiminde,İngiliz Kulesi önünde açılan sergi, Türkiye sularından çıkarılmış en eski batıkları saklıyor.Bu batıklardan Şeytanderesi Batığı, Gökova körfezinde bir yarıkta  bulunmuş büyük kaplardan ve küplerden oluşuyor.Gemisine ilişkin bilgi ele geçirilemeyen  ve İ.Ö.16.Yüzyıla tarihlenen buluntular, olasılıkla Keramos kentine adını veren bir çömlek üretim merkezinin mallarıydılar. Salonda yer alan ikinci batık ünlü Gelindonya Burnu Batığı,tunç levhalar.bir  örs ve gemicilik-tarım araçlarıyla birlikte suya gömülmüş  gemiden geliyor.
Türkiye’de yapılmış en eski tarihli gemi kazısı olması niteliğiyle de tanınan Gelidonya Burnu Batığı,Filistin-Kenan ülkesinden yola çıkmıştı ve Mısır skarebelerine göre de bir tüccar  gemisi.  İ.Ö.13.yüzyıla tarihlenen  gemide, Myken dünyasından gelme bir kap ele geçmiştir. Bir başka sergi de Kaş-Uluburun Batığı’na aittir.  Salonda geminin birebir kesiti ve sualtında bulunuş topografyasıyla sergilenen buluntular, genel olarak Mısır,Kenan ülkesi ve Kıbrıs’a ilişkin ticari mallardır. Gemi kargosu içinde bulunan fildişi,abanoz gibi ham mallar, Afrika  kökenlidir. Kıbrıs kökenli bakır külçeleri çıkarılmıştır. Kenan tipi amphoralar içinde Arap yarımadasından getirilme damla tütsü olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca Mısır kraliçesi Nerfertiti’nin hurdacıya satılmış altın mührü, fildişi menteşeli tahta kitap, gemi koruyucu Kenan tanrıçası heykeli, Mısır kökenli mavi cam külçeleri gibi benzersiz buluntular elegeçmiştir. Ağaç halkaları (dendrokronoloji ) yöntemiyle gemi, İ.Ö.1316yılı sularına tarihlenmektedir. Serginin gezilebilmesi için özel ücret ödenmektedir.
Bodrum Yarımadasının Antik Yerleşimleri 
Halikarnassos’tan başka yarımadada en az 12 antik kent daha var.
Bu kentler sırasıyla Pedasa, Telmissos (Gürece), Termera ve Aspat kalesi, Müsgebi (Ortakent),
eski ve yeni Myndos, Uranion, Madnasa, Sibda(Side), Yeni Karyanda, Syangela, Theangela, Kindye(Sığırtmaç), Eski Karyanda ve Bargylia’dır.
Bunların büyük bölümü Leleg yerleşimleridir. Halikarnassos kralı 2. Mausolos döneminde bu yerleşimlerin altısının halkı Halikarnassos’a göçe zorlanmış, eski Myndos ve Syangela ise farklı yerlerde Helenistik düzende  yeniden kurulmuştur. Böylelikle dağınık ve güçsüz kentçikler yerine güçlü ve mamur bir Halicarnassos  yaratılması sağlanmıştır.
Bargylia dışındaki yerleşimlerde bugüne ulaşan kalıntılar genellikle sur ve burç parçalarıdır. Yerleşimler genellikle dağlık tepelik yerlerdedir ve yorucu bir tırmanışı gerektirir. Arkeolojiye meraklı olanlar ile zaman ayırıp doğada yürüyüş ve keşif keyfi yaşamak isteyenlere önerilir. Kalıntılardan çok çevreye hakim manzaranın etkileyici olduğunu not edelim.(Bu yerleşimleri de içine alan yürüyüş parkurları için Bodrum rehber  sayfalarında, Bodrum Çevresinde Yürüyüş Parkurları yazısına bakınız.)
Pedasa, Bodrum’dan kuş uçuşu 4 km kuzeyde, ormanla kaplı tepelerden birindedir. Yol olmadığı için ancak yürüyerek ulaşılabilir. Meraklısına keyifli bir yürüyüş ve olağanüstü keşif olanağı sunacaktır bu gezi. Kalıntılar tepede 150 metre çapındaki bir daire içinde izlenebilir. Genellikle sur ve iç kale kalıntılarıdır bunlar. Alanın güney ve güneydoğusuna düşen yamaçlarda ise  Leleg’lere özgü türbe biçimli mezarlar görülecektir.
Telmissos, Bodrum-Turgutreis yolu üzerinde Ortakent’i geçtikten 3 km sonra, Gümüşlük sapağından 2 km önce Gürece köyündedir ve kalıntıların bulunduğu tepe anayolun kuzeyine düşer. Tepede Helenistik dönem burç kalıntıları izlenir. Tarihçi Heredot, Telmissos’ta Apollon Tapınağı’nın bulunduğunu, tapınağın bilicilikte oldukça ünlü olduğunu anlatır. Tapınaktan bugüne iz kalmamış.
Ortakent’teki Müsgebi de bir Leleg yerleşimidir. Bu yerleşimin nekropolisinde yapılan kazılarda, MÖ 15-13. yüzyıla tarihlenen Miken çanak çömlekleri bulunmuştur.
Aspat kalesi Akyarlar Aspat koyuna bakan konik tepenin doruklarında, Termera antik yerleşimi ise 2 km yukarıda Mandra köyünün 1 km üzerindeki Asarlık Tepe’dedir. Aspat-Mandra köyü arasında yol yoktur. Yürümek gerekir.
Ama Mandra köyüne Telmissos’un bulunduğu Gürece köyünden başlayan yolu
izleyerek araçla ulaşılabilir. 
Termera kenti de diğer Leleg kentleri gibidir ve bugüne ulaşan kalıntı yok denecek kadar azdır. Doruktaki iç kale tümüyle yıkılmış, alttaki surların bir bölümü ise ayaktadır.
Eski Myndos’da bir Leleg kentidir. Kadıkalesi’nden 1 km içeride, Bozdağ denen tepenin üzerindedir. Tepeye yol yoktur ve yürüyüş yaklaşık 1 saat sürer. Tepede kentin surlarının ve kare planlı bir yapının kalıntılarını bulacaksınız. Doruktan bugünkü Gümüşlük kentini ve yarımadanın büyük bölümünü içine alan manzara son derece etkileyicidir. Eski Myndos halkı, 2. Mausolos döneminde Yeni Myndos’a yerleştirilmiş.
Yeni Myndos Gümüşlük köyü ile iç içedir. Kent Mausolos döneminden sonra pek imar görmemiş, Roma egemenliğinde ise neredeyse unutulmuş olduğu için, bugüne ulaşan kalıntılar diğer yarımada kentlerinde olduğu gibi yok denecek kadar azdır. Kenti çevreleyen sur kalıntıları, Gümüşlük karşısındaki adacıkta da izlenir.
Turgut Reis’ten çıkıpda  Gümüşlük kavşağına ulaşıldığında ve kavşaktan Gümüşlük’e doğru 1 km ilerlendiğinde yolun 50 metre kadar uzağında kaya mezarları göze çarpar. 
Yalıkavak’ın 3 km güneybatısında Geriş Köyü’nün üstündeki iki tepede, adı Uranion olduğu sanılan Leleg yerleşiminin kalıntıları vardır. Kıyıdaki tepenin üzerinde anıtsal mezar(Mausoleion) kalıntıları sur ve burç kalıntıları, diğer tepede ise sur kalıntıları izlenebilir.
Türkbükü ve Gölköy’e hakim tepeliklerden birinde Madnasa (Kökpınar Tepesi), diğerinde ise
Sibda/Side (Karadağ)  yerleşimleri bulunur. Her iki yerleşimden de bugüne ulaşan kalıntılar akropolis’teki sur ve burç kalıntıları ile etrafa dağılmış keramik çanak çömlek parçacıklarıdır.
Sibda için Yukarı Gölköy yolundan çıkıpda Belen köyüne araçla gelmek gerekiyor. Belen’den başlayan yürüyüş 40 dakika sonra kilise ve kale kalıntılarına ulaştırıyor önce. Sonra bir 40 dakika daha yürüyerek Sibda kalıntılarının bulunduğu Karadağ zirvesine çıkılıyor. Kalıntılar değil ama yarımadanın bu bölümünü ayaklar altına seren manzara çok güzel.
Yarımadanın Gökova körfezi tarafında, Çiftlik köyüne bağlı Alazeytin mahallesinin üzerindeki tepenin doruğunda, Syangela kenti kalıntıları bulunur. Mahallenin bitiminden kalıntıların bulunduğu tepeye zeytinlikler arasından geçen 20 dakikalık yürüyüşle çıkılır.
Bugüne ulaşan kalıntılar surlar, evler ve diğer yapılardır. Tepeden Gökova körfezi ve Orak adası görülür.
2. Mausolos’un Syangela halkını yerleştirmek için kurdurduğu Thaengela ise Mumcular-Bodrum yolu üzerindeki Pınarlıbelen köyünün mahallesi  Etrim köyünün 1.5  km üzerindeki tepededir. Köyden tepeye olan patika yol oldukça diktir ve yürüyüş zaman alır. Köyden rehber almakta yarar vardır. Tepedeki kalıntılar bu kadar zahmete değer düzeyde değildir. Ama spor olsun isterseniz, hava sıcak değilse ve zamanınız da varsa böyle bir keşif ilgi çekici olabilir. Kentten bugüne ulaşan kalıntılar arasında diğer Leleg kentlerinde olduğu gibi burç ve sur kalıntıları ön plandadır. Helen uygarlığının izlerini de taşıyan kentte ayrıca Stadion benzeri bir yapı, anıt mezarlar, kamu yapıları ve evler, kuyu ve sarnıçlardan kalıntılar bulacaksınız.
Kndye: Milas-Bodrum karayolu üzerinde, Güllük sapağını geçtikten sonra sağda, Kemikler köyü ile Sığırtmaç köyü arasındaki tepelik alanlardadır. Anayola oldukça yakın olan tepelerde kaba duvar parçalarından başka bir kalıntının bulunmadığı bu antik yerleşme Kndye kentidir.
Sığırtmaç köyünden Güllük körfezine yönelindiğinde, Varvil koyuna uzanan yarımadanın ucunda Bargylia antik yerleşimine ulaşılır. Kalıntıların bulunduğu alan anayola 4 km uzaklıktadır. Arazi aracıyla ulaşılabilir. Güllük’ten tekneyle gelmek daha kolaydır.
Helen ve Roma uygarlıklarının etkisinde oldukça parlak bir dönem geçiren Bargylia’da sütunları ve duvarları etrafa dağılmış Roma Tapınağı, kabartmalı bir sunak,  ancak küçük bölümü bugüne ulaşan tiyatro, sütun dayanakları kalmış bir stoa kalıntısı, Roma dönemi su kemerlerinden küçük bir parça, kent surları, ilkçağ mezarlığı izlenebilir.
Güvercinlik karşısındaki Salih Adası üzerinde Karyanda kentine ait olduğu ileri sürülen kalıntılardan söz ediliyor. Yeni Karyanda’nın ise bugünkü Gölköy’de olduğu iddia ediliyor. Ama her iki yerleşimi de kanıtlayacak kalıntıları görebilmek mümkün değil.
HALİKARNAS 
Halikarnassos, şimdiki kalenin bulunduğu yarımada üstünde Zephyria adında küçük bir kentçiğin yerinde gelişmiştir. Kurucusu Troezenli Poseidon oğlu Anthes’tir. Aioller, İyonlar ve ardından güney Ege kıyılarına gelen Dorlar yörede altı kent ile birlik oluşturmuşlardı.
Halikarnassos’un büyümesi Karya satrapı Mausollos döneminde olmuştur. Liman kentlerinin getirdiği olanakları bilen Mausollos, surlarla çevirttiği kenti Hellen geleneklerine göre oluşturdu. Roma çağında uzun süredir hiç deprem yüzü görmemiş olmakla övünen Halikarnassos, tarihçi Herodotos’un doğum yeridir. 1291 yılında bölgeyi elegeçiren Menteşe Türkleri’nin ardından Osmanlı döneminde, 1424 yılında, Bodrum Menteşe sancağının sınırları içinde kaldı.
Mausolleion: Karya satrapı Mausollos’un ölümüyle eşi ve kızkardeşi Artemisia tarafından İ.Ö. 350 yılında yaptırtılan  anıt mezarın mimarı Pytheos idi. Halikarnassos’un orta yerinde geniş bir arazi üstünde yükselen yapı, kaide kesiminde heykellerle bezeliydi. İyon sütunlarından oluşan orta kesiminin duvarları da  kabartma dizileri ile zenginleştirilmişti. Piramitin tepe noktasında ise bir dört atlı araba, arabanın üstünde iki figür durmaktaydı. Ünlü yontucular, Skopas, Leokhares, Bryaksis ve
Timotheos  kabartma ve heykelerin yontulmasında çalışmışlardı. Görüldüğü gibi kent sanat açısından bir zirve yaşamış, ortaya çıkan anıtyapı tüm dillere "mozole" biçimiyle girmiştir. Mausollos, yakılan dev bir ateşte kül haline gelmiş, mezar odasına çeşitli armağanlar konduktan sonra kapısı dev bir taşla örtülmüştü. Mezarın giriş basamaklarında ise son yolculuğa uğurlanırken kesilen kurbanların kemikleri bulundu. Yapıyı taş ocağı gibi kullanan Rodos şövalyeleri, St. Peter/Bodrum kalesini inşa ettiler. 1857’de British Museum adına kazı yapan Sir Charles Newton ise kalanları derledi, adı geçen müzeye taşıdı. Son yıllarda modern araştırma ve kazılar Danimarkalı Christian Jeppesen tarafından yürütülmüş, ele geçen bulgular yapının yakınındaki müzede sergilenmeye başlamıştır. Mausolleion, eski Gümüşlük yolu üstünde, Tepecik camiinden içeriye dönen sokağın sonunda yeralır.

Gökova Körfezi’ne doğru Köyler ve Koylar


BODRUM GULETLERİ 
Bodrum, tarihten bugüne denizcilikte hep ön sıralarda olmuş.
Belki bu nedenle, Türkiye’nin tek önemli su altı ve batık müzesi Bodrum’da, kalede yer alıyor.
Müzenin en önemli parçası ise bir batık ahşap tekne. Batık bir ticaret gemisine ait. Temsili maket, batığın yüküne de yer vermiş.
Bu topraklar, ünlü kaptanlar yetiştirmiş. Karyandalı (Gündoğan) kaptan Skylax, tarihçi Heredot’a göre Pers donanmasına uzun yıllar kaptanlık etmiş. Yunanlılara karşı nice zaferler kazanmış. Akdenizle yetinmemiş Hint okyanusuna kadar ulaşmış. Akdeniz ve diğer denizler üzerine notları diğer denizcilere ışık tutmuş. Bu notlarla  "Skylax’ın Sınırları" adı altında dünyada bilinen ilk navigasyon kitabı oluşturulmuş. Büyük İskender bu notlar ışığında yönetmiş donanmasını.
Sonra Turgut Reis çıkmış. Bodrum’un Karatoprak köyünde(bugünkü Turgut reis) çobanlıktan Osmanlı donanmasının kaptanlığına kadar yükselmiş.
Yarımadanın hemen her koyu, Bodrum’lu ustaların el emeği göz nuru ahşap tekne yapım yeri olarak tersanelere ev sahipliği yapmış. İçmeler, Çiftlik, Tavşan Burnu, Gündoğan, hatta Gümüşlük ve Yalıkavak sayılabilir bu yerler arasında. Bir bölümünde., mesela İçmeler’de tersaneler bugün de faaliyette.
Bodrum’un ilk sahiplerinden Karyalıların tirhandil teknelerinden evrilerek  bugüne gelen guletler,  bugün hem Türkiye ve hem de dünya denizlerinde boy gösteriyor.
Guletler önceleri balık ve sünger avcılığında kullanılıyordu. Korsan gemilerine karşı hızlı, manevra yeteneklerinin üstün olması nedeniyle Antillerde de boy gösterdiler. Gulet tipi tekneler seyir yaptıkları denizlere göre de farklılaştı. Karadenizde daha çok yük taşımacılığında kullanılmak üzere küpeşteleri yükseltildi. Bodrum guletleri sünger ve balık avcılığında kullanıldığı için küpeşteleri suya yakındı.
Ekonomi değişti, turizm ön plana çıktı, dünyanın en güzel koylarında dünyanın en güzel ahşap tekneleri turist taşımaya başladı.
Turizm geliştikçe guletler de gelişti, boyları büyüdü. Konforları arttı. Her kamaraya banyo tuvalet kondu. Klimalı, minibarlı, geniş yataklı kamaralar yapıldı.

Bodrum Regata’sı-Yelkenli Ahşap yat Yarışları 
Guletler öyle sanıldığı gibi hantal, hız yapmaktan yoksun, yelken takılamayan, motor gücüyle yol alan tekneler değil. Böyle olmadığını göstermek amacıyla belki, Bodrum’da her yıl Ekim ayınının üçüncü Pazar günü yelkenli ahşap yat yarışları yapılıyor. Bodrum Regatası’na katılan yüzlerce Bodrum guleti yelken açıp yarışıyorlar.
Bodrum Kupası ERA Bodrum Yelken Kulübü organizasyonunda düzenleniyor. Bodrum Kupası Türk yat turizminin geldiği noktayı en iyi şekilde yansıtan bir organizasyon olmanın yanı sıra charter filosundaki kaptanlar ve mürettebatın yelken bilgilerini ve yeteneklerini geliştirdiği bir yelken okulu aynı zamanda.
Yelken kullanımının yaygınlaştırılması ile yat charter sezonunun uzatılmasını sağlayan bu etkinliğin ilgi görmesini sağlayan diğer bir özelliği de yatların müşterileri ile birlikte yarışa katılabilmeleri.
Yüze  yakın yerli ve yabancı bayraklı yatın yer aldığı, on ayrı kategoride beş etap olarak gerçekleşen yarışlarda yatlar geceleri mavi yolculuğun en önemli limanlarında konaklıyorlar.
Yarışmanın heyecanına ek olarak, her günün sonunda yatlar yan yana demirlediğinde tüm katılımcılar şarkılar söyleyip, gün batımlarında kadehlerini yeni dostluklara kaldırıyorlar.
Bodrum'un devasa ahşap yat filosunun yelkenleri ile dolan ufuk çizgisi, hayat boyu unutulamayacak bir görüntü oluşturuyor.
Yangın : 110
Acil Servis     : 112
Polis İmdat    : 155
Orman Yangını         : 177
Kaymakamlık  : 252 316 10 01
Merkez Belediyesi     : 252 316 26 48
Konacık Belediyesi    : 252 317 19 43
Bitez Belediyesi        : 252 363 82 96
Ortakent Yahşi Belediyesi    : 252 358 53 70
Turgutreis Belediyesi : 252 382 30 19
Gümüşlük Belediyesi  : 252 394 44 80
Yalıkavak Belediyesi  : 252 385 41 02
Gündoğan Belediyesi : 252 387 78 95
Göltürkbükü Belediyesi        : 252 357 79 10
Mumcular Belediyesi  : 252 373 52 00
İlçe Emniyet   : 252 316 08 42
İlçe Jandarma : 252 316 10 05
Turizm Danışma        : 252 316 10 91
Devlet Hastanesi      : 252 316 14 20
Özel Bodrum Hastanesi        : 252 313 65 66
Özel Universal Hastanesi     : 252 319 15 15
Bodrum Müzesi         : 252 316 10 95
Sahil Güvenlik Komutanlığı    : 252 313 43 00
Bodrum TÜRSAB BYK : 252 313 08 72
BOYD Başkanlığı       : 252 348 32 07
BODER Başkanlığı      : 252 316 32 46
BİDER Başkanlığı       : 252 363 79 62

Marinalar:
Bodrum’da Turizm Bakanlığı’nın belge verdiği Karada Marina’ya ek olarak bu yıl Haziran ayında Turgutreis ve Yalıkavak’ta birer marina daha devreye giriyor. Yakın bir gelecekte Bodrum, Akdeniz’de seyreden yatların önemli bir uğrak ve barınma yeri olacak. Mevcut marinalarda yatlara su, elektrik, tuvalet, duş, çamaşır, bulaşık yıkama yeri, kiralık depo, otopark, her türlü teknik hizmetler ofis ve liman hizmetleri, güvenlik-sağlık hizmetleri, çevresel temizlik hizmetleri (çöp, pis su depolama) verildiği gibi, restoran, bar, cafe, giyim, deniz malzemeleri temin imkanı da sağlanıyor.