26 Aralık 2010 Pazar

muğla ilçeler - fethiye

Muğla Kültür Müdürlüğü
Her kent, her deniz bir renkle anılsaydı Fethiye’ye türkuaz yakışırdı. Türkuaz yeşile çalan mavi demek ve Türk’ten üretilmiş, Türk çinilerinin mavisinden. İşte mavinin bu en güzel tonu gelip Fethiye’de Ölüdeniz’e oturmuş. Akşamüstü, günbatımına doğru doğa harikası Ölüdeniz’de, başka hiç bir denizde göremeyeceğiniz türkuazı yakalayacaksınız. Mavi desen mavi değil, yeşil desen yeşil değil ama hem mavi, hem yeşil. Anlatması zor.
 İyisi mi siz gidip kendiniz görün de vurgun yemiş gibi olun!
Fethiye’ye varıp da kalacağınız yere yerleştiniz mi, önce bir çarşısını dolaşın. Oldukça iyi korunmuş, yapılaşmanın kontrol altında tutulduğu, daracık sokakları gölgeli, küçücük meydanlarıyla sevimli çarşısını dolaştınız mı kendinizi artık Fethiyeli hissedeceksiniz. Yabancılığınızı unutacaksınız da yıllardır burada yaşıyormuşsunuz gibi bir duygu saracak içinizi.
Akşam olunca çarşının rengi ve havası değişiverir. Lokantaların, barların zamanıdır artık. Balıklar ızgarada cızırdamaya ve ortalığı hafiften bir anason kokusu sarmaya başlamıştır. Gündüzün sıcağı da geride kalmış, akşamın serinliği egemen olmuştur.
Fethiye çevresini  öyle birkaç günde dolaşmak kolay değildir. Tatil için her şey vardır. Tarih, kültür, plaj, su sporları, Türkiye’nin en iyi yamaç paraşütü alanı, Türkiye’nin en etkileyici ören yerleri, en iyi koyları, mutfak ve alışveriş. Fethiye dışında, tatili bu denli dolu geçireceğiniz, her anından zevk alacağınız yerlerin sayısı azdır.
Fethiye’yi sayfalara sığdırmak da zordur bu nedenle. Gelin başlayalım gezimize.

Kent gezisi

Antik çağda Telmessos kahinler kenti olarak ünlenmişti.
Eski kent Telmessos Fethiye’nin sırtını dayadığı dağın yamaçlarından körfeze kadar uzanan geniş bir alanda kurulmuştu. Kalıntılar bugün de izlenebilir.
Başınızı kaldırıp baktığınızda yamaçta Amintas Kral Mezarı’nı göreceksiniz. İon sitilinde ve tapınuk türündeki anıt mezarın cephesi iki sütunludur. Soldaki sütunun orta kısmında "Herpamias oğlu Amintas" yazılı. İçeride üç taş peyke bulunmaktadır.
Kentin içinde ve çevresinde pek çok lahit ve  kaya mezarı göreceksiniz. Anıtsal lahit mezarlardan en önemlisi PTT yanındadır ve Likya dönemine aittir. Lahit,  savaşçıları simgeleyen kabartmalarla bezenmiş.
 Şehrin güneyinde yükselen tepenin üzerindeki Telmessos akropolünde Aziz John Şovalyelerinin yaptığı sanılan bir kalenin  kalıntıları var. Kale Osmanlı döneminde de kullanılmış. Tepeye çıkanlar, sur kalıntıları, sarnıç ve tepenin doğu yüzünde küçük kaya mezarları görecekler.
Telmessos’un amfi tiyatrosu, iskelenin hemen üzerinde sürdürülen kazılar sonucu ortaya çıkarıldı. Erken Roma döneminde inşa edilen, M.S 2. yy’da onarım geçiren tiyatronun 5.000 kişi kapasiteli olduğu ve Bizans döneminde Arena olarak kullanıldığı anlaşılıyor. Şimdiki hali ile 1.500 kişinin kullanımına cevap veren Telmessos Tiyatrosunun onarımı için hazırlıklar sürüyor.
Fethiye’de Osmanlı dönemine ait eserler arasında 1791 yılında yapılan Eski Cami ve Fethiye Hamamı sayılabilir. Her iki eser de Paspatur Çarşısı’ndadır. 14 kubbeli ve 6 kemer üzerine kurulmuş hamam bugün de kullanılıyor. 2001 yılında açılan Fethiye Şehitler Anıtı, Kurtuluş Savaşı, Çanakkale savaşları, Kıbrıs ve Kore şehitleri anısına dikilmiş. Kaideyi çepeçevrre saran rölyefler bu savaşlarda şehit olan askerleri betimliyor.
Fethiye Müzesi
Başta Telmessos olmak üzere  Fethiye çevresindeki antik yerleşimlerde sürdürülen kazılarda elde edilen buluntuların sergilendiği Fethiye Müzesi, kent gezisi öncesi ya da sonrasında gezilmeli. Tunç, arkaik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemine ait arkeolojik, Menteşe, Osmanlı ve yakın döneme ait etnografik eserlerin sergilendiği müze Pazartesi dışında her gün 08.00-17.00 saatleri arası açık.
Ölüdeniz yönüne günübirlik tekne turları
Günübirlik tekne turlarının bir bölümü, Şovalye Adasından sonra Göcek yönüne değil, Ölüdeniz yönündeki ada ve koylara sefer yaparlar. Şahin ve İblis burunları aşılarak Gemile adasına ulaşılır. İsteyenler Gemile koyuna ve plajına da çıkabilir. Sonra da Ölüdeniz, Belceğiz plajı, Kıdrak plajı ve Kelebekler Vadisi’ne kadar gidilir. Yolculuğun bu tarafı, Göcek yönüne göre biraz daha dalgalıdır ve alışık olmayanları deniz tutabilir.
Gemile Adası: Gemile koyu ve plajının hemen karşısındadır. Gemile Adası’nın eski adı Aya Nicola’ydı. Bizans ve erken hristiyanlık dönemine tarihlenen kiliselerin kalıntıları  bulunmaktadır. Büyük kilisenin freskleri iyi durumdadır. Deniz kıyısında sarnıç kalıntıları da bulunmaktadır.  En ilginç kalıntı ise iki kiliseyi birbirine bağlıyan tüneldir.  500 metrelik tünelin bazı kısımları yıkık durumda. Tünel içindeki merdivenlerin aralarında 17 durak var. Bunlar İsa’nın çarmıha gerilmeye götürülürken 17 defa dinlenmesini temsil etmektedir.
240-241 yıllarında meydana gelen depremler sonucu kıyıdaki kalıntıların bir bölümü sular altında kalmış. Batık kalıntılar iki metre derinlikte izlenebiliyor.
Karşıdaki Gemile koyu ve plajı, korunaklı oluşu, çam ve zeytin ağaçlarıyla çevrili güzel kumsalıyla sadece gezi teknelerinin değil karayoluyla Fethiye-Hisarönü-Kayaköy üzerinden gelen piknikçilerin de akınına uğruyor yaz aylarında. Koyun Kayaköy’e uzaklığı 6 km. Kayaköy’den buraya sıkı bir yürüyüşle de ulaşılabiliyor. Bir trekking parkurunun durak noktalarından aynı zamanda.
Gemile’nin çevresinde başka gezi noktaları da var. Beştaşlar, içinde tatlı su kaynağı bulunan Soğuksu, Kısık koyu ve  mağarası ile Kısık Koyu’nun batısındaki Afkule çevre gezisinin durak noktaları olacak. Hepsini aynı gün içine sığdıramayabilirsiniz. Fethiye’ye günler, haftalar yetmez diye boşuna söylemiyoruz.
Günübirlik tekne gezisinin durakları arasındaki Ölüdeniz ve Kelebekler Vadisi için Ölüdeniz sayfalarında ayrıntılı bilgi yer alıyor.
Tarihte Fethiye
Antik dönemde bugünkü Fethiye merkezinde Telmessos kenti bulunmakta. Telmessos, Likya bölgesinin önemli kentlerinden biri. Likya’nın batı sınırını oluşturuyor. Batısı Karya bölgesi.
Telmessos’un MÖ 5. yüzyılda kurulduğu tahmin ediliyor. Kuruluşa ilişkin kesin bilgiler yok. Bu nedenle olsa gerek efsane devreye giriyor. Efsaneye göre güneş tanrısı Apollon kuruyor kenti. Apollon Finike kralı Agenor’un küçük kızına aşık olmuş. Sevimli bir köpek kılığına girmiş utangaç kıza yaklaşabilmek için. Evlenmişler. Bir oğulları olmuş, adını Telmessos koymuşlar. Apollon kurduğu kente oğlunun adını vermiş.
Likya tanrısı Apollon kuruyor kurmasına da, Telmessos, tüm Likya ve Karya kentleriyle birlikte  MÖ 547’de Pers egemenliğine giriyor ve krallığa bağlı Satrap’lık oluyor. MÖ 5. yüzyıl ortalarında kurulan Attik-Delos birliğine katılıyor. MÖ 344-343 kışında Büyük İskender ordularına teslim oluyor. MÖ 189’da Bergama Krallığı’na katılıyor, Roma’lılar tarafından. Bergama’nın çöküşü ardından, MÖ 133’de Likya federasyonuna giriyor ve federasyonun en önemli altı kentinden biri oluyor. 8. yüzyılda Bizans imparatoru II. Anastasios onuruna adı Anatasiapolis olarak değişiyor. 1284’de Menteşeoğulları, 1424’de Osmanlı topraklarına katılıyor ve Meğri adını alıyor..
Bugünkü adı 1934’de şehit pilot Fethi Bey’e izafeten verilmiştir.
Fethiye-Göcek arasındaki koylar
Fethiye-Göcek karayolu üzerinde, çok sayıda koy ve plaj vardır. Teknelerle gelinse de karayoluyla daha kolay ulaşılır bu koylara. Yerli-yabancı kampçılarla, karavanıyla gelenlerin sevdikleri yerdir. Yaz aylarında özellikle hafta sonları, yakın çevreden piknik yapmak, denize girmek için gelenlerin akınına uğrar.
Bu koyların en tanınmışlarından biri Fethiye’ye 17 km uzaklıktaki Katrancı Koyu’dur. Tam bir cennet parçasıdır burası. Kızılçam, okaliptüs ve Kıbrıs akasyaları arasına gizlenmiştir.  Mayıs-Ekim arasında çadır kurabilir, su, elektrik alabilir, ihtiyaçlarınızı büfe ve kafeteryalardan karşılayabilirsiniz. Katrancı’ya yaz aylarında Fethiye’den düzenli minibüs seferleri yapılıyor.
Kalabalıktan sıkılanlar, Katrancı’nın kıyısındaki patika yolu izleyip tepeyi aştıklarında bir başka koya, Kızlar koyuna çıkarlar. Üç tarafı çamla kaplı bu koy daha sakindir. Tepedeki çardak lokanta-bar, koyu ayaklar altına alan manzarasıyla ilgi görmektedir.
Katrancı’nın 2 km ötesinde, Fethiye’ye 19 km uzaklıktaki Günlüklü koyu da bir başka doğa harikasıdır. Fethiye-Göcek karayolundan 1 km içeride olan ve Fethiye’den minibüs seferleriyle de ulaşılabilen Günlüklü koyu kumsalı Günlük(Sığla) ağaçlarıyla kaplıdır. Ağaçların altında çadır kurulabilmektedir.
Fethiye-Göcek arasındaki bir diğer koy ise Küçük Kargı Koyudur. Günlük ağaçları içinde serin ve sakin bir orman içi dinlenme yeridir
Fethiye Plajlar
Fethiye merkezinin çevresindeki en tanınan plajlar Çalış ve Karagözler plajlarıdır. Çalış plajı körfezin açığında yol kıyısında uzun (5 km.), dar kumsallıdır. İyi rüzgar aldığı için sörfe çok uygundur. Dört km. uzaklıktaki plaja otobüs ve minibüs seferi düzenli ve çok sıktır. Yol ve kumsal boyunca çok sayıda otel sıralanır. Lokanta, bar ve alışveriş yerleri de var. Bir yörük çadırı kuruldu plaja. Kaybolmaya yüz tutmuş yörük kültürünü, mutfağını tanıtmak için iyi de oldu. İlgi görüyor. 1. ve 2. Karagözler plajları Fethiye’nin içinde sayılır. Rüzgarlı havalarda bile dalgalı olmayan denizi yüzmek için çok uygun. Plajda belediyeye ait Kayıkhane tesisleri her türlü su sporuna olanak tanıyor.   Son yıllarda kürek sporu ilgi görmeye başladı Fethiye’de. Karagözler’de her yıl 9-10 Şubat tarihlerinde Akdeniz Kupasi Kürek Yarışları yapılıyor. Yarışmalar bu yıldan itibaren uluslar arası katılıma açılacak.
Fethiye yakın çevresinde çok sayıda başka plaj da var. Ölüdeniz Kıdrak ve Belceğiz plajları, sadece Fethiye ve Türkiye’de değil dünyada biliniyor. Ölüdeniz, Türkiye turizminin simgelerinden biri sayılıyor. (Bu ve diğer plajları ilgili başlıklar altında bulabilirsiniz.)
Çevre koy ve adalara tekne gezisi
Fethiye Körfezi’nin batı ve kuzeybatı yönünde sıralanmış adalara iskeleden motor turları düzenlenir. Tekneler sabah saat 10-11 arası kalkar ve akşam üzeri dönerler.
Günübirlik tekne gezilerinin en popüler iki güzergahından biri Göcek tarafındaki 12 Adalara , diğeri ise Ölüdeniz tarafınadır. Her iki gezinin ilk ya da son durağı, Fethiye girişindeki Şövalye adasıdır.
Rüzgarlı havalarda Ölüdeniz yönüne yapılan tekne gezileri biraz sarsabilir katılanları. Ama her iki güzergah da Türkiye’de yapılan mavi yolculuğun belki de en güzel koy ve adalarını içerir.
12 Adalar turunda,  Kızılada, Delikli Adalar, Yassıca Adalar, Tersane Adası, Domuz Adası ve diğerlerine uğranır. Kleopatra Hamamı’nda mola verilir. Bedri Rahmi Koyu, Göbün koyu da ziyaret edilir. Son durak Fethiye çıkışındaki ada olan Şövalye adasıdır.
Şövalye Adası: Fethiye Körfezi’nin ağzında, körfezi koruyormuş gibi yerleşmiş adadır  Şovalye Adası. Rodos Şovalyelerinin kullandığı adada bugün de yerleşim vardır. Yazlıklar, motel ve cafe bulunan ada, 12 Adalar’a düzenlenen turların dönüşünde son mola yeridir. İskeleden adaya sürekli dolmuş motorları da gidip gelmektedir.
Kızılada: Gün batımında kıyılarındaki kum ve çakılların kızılımsı renk alması nedeniyle bu ad verilmiş. Adada deniz fenerinden başka bir yapı yok. Doğu kıyısı dalgalara kapalı olduğundan demir atmak ve yüzmek için uygun.
Deliktaş Adası: Kızılada’nın kuzeybatısındaki irili ufaklı adalar. Dalış yapmak isteyenler bu adaları tercih ediyor en çok.
Yassıca Adalar: Yassıcalar denilen bu adaların tek tek adları bile yok. Öyle küçücük adalar ki, birileri çıkıp da ad vermemiş. Hepsine birden Yassıcalar denilip geçilmiş. Adalarda hiç bir tesis yok. Büyükçe olanının denize uzanan kumsallı burnunun ucunda küçücük bir havuzcuk oluşuyor. Minik bebekler için özel olarak yapılmış gibi. Burada adalar arasında yüzme macerasını da korkmadan deneyebilirsiniz. En kısa ara hepi topu 12 metre iki adanın arasında. Yarım saat kadar yüzebiliyorsanız dört adayı dolaşabilirsiniz. Dilerseniz adalara çıkıp yürüyebilirsiniz. Yalnız yanınızda spor ayakkabı bulundurmayı unutmayın.
Zeytin Ada: Yassıcaların güney ucunda. Özel mülk olan tek ada. Osmanlı dönemine ait bir zeytin sıkma atölyesi de var.
Tersane Adası: Körfezdeki adaların en büyüğü.  Mübadele sonrasında boşaltılmış eski Rum yerleşiminin kalıntıları yer alıyor adada. Adanın adını aldığı bir tersane ve gözetleme kulesinin kalıntısı karşınıza çıkacak ada gezisinde. Denizcilerin yaz ve kış koyları adını verdikleri iki koy, mavi yolculuk ve günübirlik gezi teknelerinin uğrak yeridir.
Domuz Adası: Prens adası da deniyor. Bir zamanlar adada bol yaban domuzu bulunurmuş.  Adanın rüzgara kapalı limanına tekneler rahatlıkla yanaşıyor ve demirliyor.
Hamam koyu: Mavi yolculuk ve günübirlik tekne turlarının uğramadan geçmediği koy. Mavi yolculuk tekneleri ve yatlar gecelemeyi çok seviyor. Günübirlik tekneler ise genellikle yemek molasını bu koyda veriyor. İskelenin hemen yanı başında, bir bölümü sular altında kalmış Bizans manastırı kalıntılarını göreceksiniz. Tekneden çıkıp kıyı boyunca ve orman içinde keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz. Kıyıda yatlara hizmet veren çardak lokantalar  var.
Kendinize güveniyorsanız Kleopatra hamamı koyu ya da Yavansu’dan tepeye doğru yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşle antik kent Lydae’ye çıkabilirsiniz.
Tersane Adasının kuzeybatısında yer alan Taşyaka koyu, ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun bir kaya üzerine yaptığı balık resmi nedeniyle Bedri Rahmi Koyu diye anılıyor. Koyda salaş lokantalar ve yatların yanaşması için ahşap iskeleler bulunuyor.
Gösün Koyu: Domuz adasının güneyinde, girişi epeyce dar, çevresi çam ve zeytin ağaçlarıyla kaplı uzunca bir koydur. Koyun uç noktasında karaya çıkanlar, kaya mezarları ve antik kalıntılarla karşılaşacaklar. Günübirlik tekne turlarında olmasa da kimi Mavi Yolculuk teknelerinin ve yatların demirlemek için sevdiği koylardan biridir.
Koylar ve Plajlar
Fethiye’nin çevresindeki güzellikleri görmek, otel ve önündeki plajla kendinizi sınırlamak istemiyorsanız epeyce dolaşılacak yer bulacaksınız. Adı çok bilinen ve dolayısı ile kalabalık olan plajların dışında yerleri de seçebilirsiniz. Otomobiliniz varsa Oyuk Tepe denilen burnun etrafını dolaşmalısınız.
Biraz spor yapmayı isterseniz bu işi yürüyerek de yapabilirsiniz. 1. ve 2. Karagözler’i, limanı geçin sağa doğru deniz kıyısını izleyin. Önce Aksazlar Koyu’na çıkacaksınız. Biraz ileride Samanlık koyu var. Koya ve yarımadaya çok güzel uyum sağlamış Letoonia Tatil Köyü’nü geçip devam edin.
Manzara müthiş güzel, yüksekten aşağıda denizin, denizde kayıkların görüntüsünü fotoğraflayın. Her yer çamlık, havada mis gibi çam kokusu duyuyorsunuz. Uçurumun dibinde güzel koylar birbirini izliyor. Koyların bir çoğuna inebiliyorsunuz. Birinde tuvalet ve büfe bulunan bir plaj var ve çok güzel. Yol yarımada biçimindeki burnu dolaşıyor, Kalemya Koyu’nda bitiyor. Hillside Beach Club’de konaklamıyorsanız koya giremiyorsunuz.
Tepeden manzarayı seyretmekle yetinecekseniz. Öbür taraftan dolaşarak geri dönüyorsunuz. Kalemya’ya bitişik koy olan Boncuklu Koyu ise su sporları ve yüzmek için son derece elverişli.
Dönüş yolunuz deniz kenarından değil ama gene de güzel, çamlar arasından ve asfalt. Bu geziyi denizden tekneyle de yapabilirsiniz.
Mavi yolculuk ve günübirlik gezi teknelerinin uğrak yerlerinden biri olan Turunç Pınarı koyuna da karayoluyla ulaşılabiliyor. Kalemya koyunun batısındaki Turunç Pınarı koyunun tepeleri turunç ağaçlarıyla çevreli. İçinde tatlı su pınarı bulunan koyda Balıkçı Osman’ın Yeri diye bilinen salaş tesisler var. Koya gelenler dalından taze meyve ve sebze toplayabiliyor, masalarını balıkla donatabiliyor ve Balıkçı Osman’ın animasyonlarıyla eğlenebiliyorlar.
Yemeğe kalanlar buğulama ya da ızgara balık, jumbo karides, istakoz, karavide gibi kabuklular ve salata yanında mutlaka zeytinli ekmek de istemeliler. Sele zeytini, kuru soğan, peynir, maydanoz, dereotu, nane, domates, yeşil biber, karabiber ve kimyon gibi malzemeler kullanılıyor zeytinli ekmek hamurunda İstenirse karides te ilave edilebiliyor. Ve odun fırınına veriliyor.(Balıkçı Osman: Tel, 0. 542. 423 52 15)
Dönüş yolunuz deniz kenarından değil ama gene de güzel, çamlar arasından ve asfalt. Bu geziyi denizden tekneyle de yapabilirsiniz.
Kızılada: Gün batımında kıyılarındaki kum ve çakılların kızılımsı renk alması nedeniyle bu ad verilmiş. Adada deniz fenerinden başka bir yapı yok. Doğu kıyısı dalgalara kapalı olduğundan demir atmak ve yüzmek için uygun.
Deliktaş Adası: Kızılada’nın kuzeybatısındaki irili ufaklı adalar. Dalış yapmak isteyenler bu adaları tercih ediyor en çok.
Yassıca Adalar: Yassıcalar denilen bu adaların tek tek adları bile yok. Öyle küçücük adalar ki, birileri çıkıp da ad vermemiş. Hepsine birden Yassıcalar denilip geçilmiş. Adalarda hiç bir tesis yok. Büyükçe olanının denize uzanan kumsallı burnunun ucunda küçücük bir havuzcuk oluşuyor. Minik bebekler için özel olarak yapılmış gibi. Burada adalar arasında yüzme macerasını da korkmadan deneyebilirsiniz. En kısa ara hepi topu 12 metre iki adanın arasında. Yarım saat kadar yüzebiliyorsanız dört adayı dolaşabilirsiniz. Dilerseniz adalara çıkıp yürüyebilirsiniz. Yalnız yanınızda spor ayakkabı bulundurmayı unutmayın.
Zeytin Ada: Yassıcaların güney ucunda.Özel mülk olan tek ada. Osmanlı dönemine ait bir zeytin sıkma atölyesi de var.
Tersane Adası: Körfezdeki adaların en büyüğü.  Mübadele sonrasında boşaltılmış eski Rum yerleşiminin kalıntıları yer alıyor adada. Adanın adını aldığı bir tersane ve gözetleme kulesinin kalıntısı karşınıza çıkacak ada gezisinde. Denizcilerin yaz ve kış koyları adını verdikleri iki koy, mavi yolculuk ve günübirlik gezi teknelerinin uğrak yeridir.
Domuz Adası: Prens adası da deniyor. Bir zamanlar adada bol yaban domuzu bulunurmuş.  Adanın rüzgara kapalı limanına tekneler rahatlıkla yanaşıyor ve demirliyor.
Kleopatra hamamı: Mavi yolculuk ve günübirlik tekne turlarının uğramadan geçmediği koy. Mavi yolculuk tekneleri ve yatlar gecelemeyi çok seviyor. Günübirlik tekneler ise genellikle yemek molasını bu koyda veriyor. İskelenin hemen yanı başında, bir bölümü sular altında kalmış Bizans manastırı kalıntılarını göreceksiniz. Tekneden çıkıp kıyı boyunca ve orman içinde keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz. Kıyıda yatlara hizmet veren çardak lokantalar  var.
Kendinize güveniyorsanız Kleopatra hamamı koyu ya da Yavansu’dan tepeye doğru yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşle antik kent Lydae’ye çıkabilirsiniz.
Tersane adasının kuzeybatısında yer alan Taşyaka koyu, ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun bir kaya üzerine yaptığı balık resmi nedeniyle Bedri Rahmi Koyu diye anılıyor. Koyda salaş lokantalar ve yatların yanaşması için ahşap iskeleler bulunuyor.
Göbün Koyu: Domuz adasının güneyinde, girişi epeyce dar, çevresi çam ve zeytin ağaçlarıyla kaplı uzunca bir koydur. Koyun uç noktasında karaya çıkanlar, kaya mezarları ve antik kalıntılarla karşılaşacaklar. Günübirlik tekne turlarında olmasa da kimi Mavi Yolculuk teknelerinin ve yatların demirlemek için sevdiği koylardan biridir.
GÖCEK
Sayısız ve birbirinden güzel koy ve adanın bulunduğu Fethiye körfezinin Göcek bölümü yatlar ve mavi yolculuk teknelerinin en gözde yeridir.
Yatlar için her türlü servisin verildiği dört marina var Göcek’te.
Dünyanın ve Türkiye’nin "top sosyete"sinin buluşma noktasıdır Göcek koyları ve adaları. Birbirinden lüks tekneler çevrede boy gösterirler.
Düne kadar sakin ve küçük bir köy olan Göcek’te hızlı bir yapılaşma gözleniyor. Çok katlı binalara izin verilmemesine rağmen, hızlı bir betonlaşma yaşanıyor yeşil çamların arasında.
Göcek’te turizm hemen tümüyle marina çevresinde yaşanıyor dense yeridir.  Lokantalar ve alışveriş mağazaları hep iskele çevresinde sıralanıyor.
Yeni yapılan dolgu sahil bandı, düne kadar var olan salaş görüntüyü ortadan kaldırdı. Yürüyüş yolu, oturma grupları ve çevre düzenlemesiyle Göcek’liler ve yerli-yabancı turistler denizle barışmış oldular.
Bir kaç yıl öncesine kadar  yerli halk tarafından işletilen küçük pansiyonlar vardı sadece. Şimdi yeni ve daha büyük oteller yapılmaya başlandı.
Göcek’te kalabilir ve Türkiye’nin bu cennet köşesinde dolu dolu bir tatil geçirebilirsiniz.
Göcek’te Yeni Marina
1993 yılında kapatılan Göcek Krom madeni işletmeleri, milyonlarca dolarlık yatırımla, yeni Yat Marina’sına ve Turizm Kompleksine dönüştü.
Arazi maden artıklarından temizlendi, arka bölümündeki 120 dönümlük orman arazisi de kiralandı
Yatırımı Enternasyonal Turizm tarafından yapılan ve kompleks bünyesindeki otel yatırımıyla 500 yatak kapasiteli Göcek’e, 1000’den fazla yatak kazandıracak olan tesisin en önemli bölümü ise 11 milyon dolara mal olan Marina. 4 ayda tamamlanan ve kısmen hizmete giren marina, 400 yata birden hizmet verebiliyor.
"Yat çekek" yeri de bulunan marina bünyesinde bir yelken okulu da açılacak. Marinanın hemen yanındaki alan ise plaj olarak düzenlendi.
Turizm Kompleksinde 24 üniteli "Marina Gerisi Tesisler" de bulunuyor. Bu tesisler arasında; "Swiss Gourme", "Veranda Restaurant", "North Shield’s", "Kafeler", "Hatıra eşya dükkanları", "Yat Marketler" yer alıyor.
Çevreye tekne turları
İskeleden her gün çevre koy ve adalara günübirlik tekne turları yapılıyor. İster günübirlik tekne turlarından birine katılabilir, ister tekne kiralayabilirsiniz.
Fethiye sayfalarında ayrıntısıyla yer verdiğimiz adalar ve koylara Göcek’ten kalkan tekneler de uğruyor.
Hisarönü -Ovacık
Son yıllarda Fethiye’nin gözde turizm merkezi haline gelen Hisarönü  ve Ovacık çam ormanları arasında şirin beldelerdir.
Ovacık şehir merkezine 6 km. uzaklıkta. Ölüdeniz’e uzaklığı ise 5 km. Belde çok sayıda yeni otel ve tatil köyü ile turistik bir merkeze dönüştü.
Ölüdeniz ve Fethiye arasında olması, istendiğinde 10 dakikada Ölüdeniz’e ve Fethiye’ye inilebilmesi, şehir kalabalığından uzak konaklamak isteyenler için ideal bir mekan haline getirdi.
Hisarönü’ne  ise Ovacık’ın hemen bitiminden sağa ayrılan yolla ulaşılıyor.  Çok sayıda irili ufaklı otel, pansiyon ve tatil köyü hizmet veriyor. Fiyatları da makul. Buradan Ölüdeniz ve Belcekız koyları da yakın, isterseniz denize oralara gidebilirsiniz. Ovacık ve Hisarönü’ne Fethiye’den minibüsler düzenli çalışıyor.
Kayaköy
Hisarönü Köyü’nü geçip  çamlar arasından 5 km. daha ilerlerseniz bir "hayal-köy" göreceksiniz. Buranın adı Kayaköy. .Yamaca doğru biri diğerinin önünü kapatmayacak şekilde saygıyla dizilmiş 3500’e yakın evden oluşan bu köy eski bir Rum yerleşimiydi. Anadolu Rumları iyi tarımcı olduklarından ekilir dikilir araziye ev kurmazlardı. Evler çevredeki kayalık, taşlık alanlara kurulurdu. Kayaköy de bu anlayışa uygun kurulmuş. Köyde 1922’ye kadar 25 bin kişi yaşıyordu. İstiklal Savaşı’ndan sonra "Mübadele"de köyün sakinleri Yunanistan’a göçtüler. Köyde 13. yy'dan beri hıristiyan toplumun yaşadığı biliniyor. Buraya da Batı Trakya’dan göçenler yerleştirildi. Kayaköy’ün önündeki düzlüğe evler kurdular.
 Şimdi düzlükte 2000 kişilik bir yerleşik nüfus var, eski evler de kapısız, penceresiz bir yalnızlık içinde bekliyor. Evler bütünüyle koruma altına alındı ama bu işin epeyce geç yapıldığını siz de göreceksiniz. Eski adı Levissi olan köyde iki kilise, 14 şapel ( küçük kilise ) vardı.. Taksiyarhis ve Katopanayi kiliseleri çok harap durumda. İkincisinin ahşap kapısı Fethiye Müzesi'nde. Panagia Pirgiotis Kilisesi (Aşağı kilise) ise iyi durumda.  Freskleri ile ilgi çekici bu kilise, ziyaret etmeye değer.
1990'da Rodos'lu papaz ile Fethiye'li imam Ali Meryem Ana Kilisesi'nde barış ve dostluk için dua etmişlerdi. Mimarlar Odası ve mimarlık öğrencilerinin oluşturduğu Galata Gurubu köyde önemli çalışmalar yaptı. TÜRSAB gibi sektör kuruluşları da restorasyon çalışmalarına destek veriyor. İki kilisenin restorasyon çalışmaları finansman zorluklarına karşı sürdürülüyor. Mübadele'den önce kız ve erkek ilkokulları, doktor ve eczaneleri, çok sayıda dükkanı ile çok canlı bir yerleşimmiş. Gazete bile yayınlanırmış.
Mübadele ile gelen müslüman mübadiller burayı pek sevememişler, çoğu başka yerlere göçmüş. Buradan Yunanistan'a gidenler de Atina yakınlarında bir yabanıl yere iskan edilmişler. Burayı mamur edip adına Nea Makri demişler. Yani "Yeni Fethiye"yi kurmuşlar.
Köyün alt taraftaki bazı evleri restore edilmiş. Burada oturanlardan biri İstanbul'lu bir ressam, yılın yarısında burada. Diğer biri de köpeği ve tavuklarıyla yalnız yaşayan Kaptan.
Kayaköy'ü sanat çalışmalarının yapıldığı bir "Barış ve Dostluk Köyü" yapma projesi pek yol alamadı ama burada bir "Kayaköy Sanat Kampı" var.
(Tel: 0.252.616 65 74) Yabancıların da bulunduğu öğrenciler heykel, seramik, fotoğraf gibi sanatlarla uğraşıyorlar. Pottery Hause adlı atelyede de çömlek yapılıyor. Hediyelik eşyalar satılıyor ve eski eşyalardan küçük bir de sergi var.
(Poseidon lokantası ile aynı bahçeyi paylaşıyor.)
Taş döşemeli yolu izleyip tepedeki şapele ulaşınca Soğuksu Koyu'nu panoramik olarak görüyorsunuz. Hava çok sıcak da olsa burası her zaman serin bir esintiyle ferahlık veriyor.
Solunuzda bu eski köye sırtını dayamış bir evi lokanta haline getirmişler, adı Dibektaş Restaurant. Diğer lokanta ise Poseidon. Tam bir aile işletmesi. Yemek yiyebilir, çay-kahve veya alkollü bir şeyler içebilirsiniz. Köylü kadınlar evlerinin önünde hamur tahtasının başında gözleme açıyorlar. Gözlemeler esmer undan, ıspanak, peynir, maydanoz ve çevreden topladıkları çeşitli otlarla yapılıyor, lezzetli ve doyurucu. Çay ve ayran da var.
Afkule
Kayaköy’ün esintisi eksik olmuyor ve sivrisinek bulunmuyor.
Eski köyün yanından çıkan bir ara yolu yürüyerek Ölüdeniz’e çıkabilirsiniz. Yol 5 km. ve çamlar arasında yürüyorsunuz.
Batı yönüne (Gemile yönü ) doğru 3 km. kadar ileride, denizden 400 metre yükseklikte, denize uçurumla inen bir tepede bir manastır kalıntısı bulunmakta. Ayios Elefterios adlı bir keşiş tarafından 10 metrelik bir alanda kayaya oyularak yapıldığı ve ömür boyu çile çektiği rivayet olunan manastır köylüler arasında Afkule olarak biliniyor. Müthiş bir deniz manzarası var. İblis Burnu, Kurdoğlu burnu, hava uygunsa uzaklarda Rodos Adası bile görülebiliyor Afkule’den.
Kayaköy yakınlarında denize girmek için en yakın yer Soğuksu Koyu. Aşağı Kilise'nin önünden tepeye yürüyüp patikadan aşağı ineceksiniz. Yarım saatte yürünüyor.
Fethiye - Ölüdeniz
Fethiye’den Ölüdeniz’e çamlar arasından giden yol 14 km. Yokuşlu inişli yolun sonunda birden müthiş bir mavi çıkıverir karşınıza. Burası Belcekız Koyu’dur. Koyun içinden uzanan kumsalı yürüdüğünüzde ise eşsiz Ölüdeniz’i görürsünüz. Ölüdeniz büyülü gibidir, kıpırtısız durur öylece. Dibinde tek bir yosun bile yoktur, beyaz bir kumla örtülüdür. Suyun ve dibinde kumun kırdığı ışık türkuaz bir renk verir. Ölüdeniz’e Çamların gölgesi düşer ve bu etkileyici türkuazı zenginleştirir.
Belcekız adı da bir efsaneye dayanıyor. Eski çağlarda buralardan geçen gemiler açıkta demirler ve içme suyu almak üzere kıyıya sandalla çıkarlarmış. Bir gün yaşlı bir kaptanın genç, yakışıklı oğlu su almak için koya çıktığında güzel mi güzel Belcekız’ı görür. Görür görmez de vurulur.
Kızın yüreğine de ateş düşer. Ama delikanlı suyu alıp dönmek zorundadır. Gemi uzaklaşıp gider. Belcekız hep kıyıyı, sevgilisini kollar. Delikanlı da geminin buralardan her geçişinde su almaya gelir. Böylece görüşür, sevişirler.
Bir gün gemi buralardan geçerken fırtına patlar. Genç, babasına burada korunaklı, havuz gibi bir koy olduğunu söyler. İhtiyar kurt ise oğlunun gönül  macerasını bilmektedir. Oğlunun sevgilisini görmek uğruna gemiyi parçalamayı göze aldığını sanır.
Dalgalarla birlikte kavga da büyür baba oğul arasında. Gemi tam kayalıklara çarpacakken kaptan bir kürek darbesiyle oğlunu denize atar ve dümene yapışır ki durumu görür. Deniz dönerek çarşaf gibi bir koya girmektedir. Oğlan orada ölür. Kayaların üzerinde sevdiğini bekleyen Belcekız da kendini kayalardan atıp ölür. İşte o gün bu gündür kızın öldüğü
yere Belcekız, oğlanın öldüğü yere Ölüdeniz denir. Günün ilerleyişine göre rengi değişip duran deniz belki de bir oğlana bir kıza yanmaktadır.
Ölüdenizde yeterli otel ve lokanta bulacaksınız.
Ölüdeniz’de 950 hektarlık alan Kıdrak Tabiat Parkı ilan edildi ve koruma altına alındı. Ölüdeniz Lagünü ve Kıdrak Plajını kapsayan bu alan aynı zamanda SIT bölgesi ve özel çevre koruma alanı içinde kalıyor.
Alanın içindeki  Kumburnu Günübirlik Dinlenme Tesisleri   Muğla Valiliğine bağlı MELSA Ltd. Şti. eliyle işletiliyor. Yılda 400.000’ e yakın kişi giriş yapıyor alana. Giriş ücretli. Bir büyük iki küçük kafeterya hizmet veriliyor. Fast  food türü yiyecek ve içecek  satışı yanında Şark köşesinde saçta gözleme yapılıyor. Piknik yapmak isteyenler için düzenlenmiş bir piknik alanı da var.
Ama mangal yakmak  Mayıs – Ekim ayları arasında yasak. Şezlong ve şemsiye kiralamak mümkün. Otopark duş-WC hizmetleri ücretsiz. 650 araç kapasiteli otopark güvenlik kameraları ve görevliler ile denetim altına alınmış.
Plajda su sporları (kano, parasailing, su kayağı, banana) işletmesi de var. Meraklıları için not edelim.
MELSA’ya ait  bir de el sanatları satış yeri de var. Muğla yöresinin el işi ürünleri satılıyor.
Bu olağan üstü doğa parçasının temizliği ve korunması için titizleniliyor.
Kurulan laboratuar ile Belcekız Plajının tamamında günlük olarak deniz suyuna ilişkin ölçümler yapılıyor.
Plaja ISO 14001 belgesi alınması çalışması başlatıldı. Türkiye’de ilk kez Kıdrak plajı bu belgeye sahip olmuş olacak.
Ölüdeniz ve Ölüdeniz otelleri için www.oludeniztourism.org adresine bakınız. Site Ölüdeniz Turizm Geliştirme Kooperatifine ait.
Babadağ’da Yamaç Paraşütü
Rüyalar diyarı bir doğayı hala koruyan Ölüdeniz’de tatil yapmak sadece plajda veya yüzme havuzu başında uzanmaktan çok daha fazla bir anlam taşıyor artık.  Yamaç Paraşütü aktivitesi sayesinde bir doğa harikası olan Ölüdeniz’i 1969 metre yükseklikten yavaş yavaş alçalarak izleyebiliyorsunuz.
Bu yükseklikten sadece Patara Plajı ve Dalaman’ı değil açık bir günde Rodos’u bile görebiliyorsunuz.
Yamaç Paraşütü organizasyonu yapan acentalar Ölüdeniz sahilinde bulunabilir. Bir gün önceden ya da sabah rezervasyon yaptırılabiliyor.
Deneyimli pilotlar eşliğinde yapılan uçuş öncesinde sabah teorik ve pratik eğitim alınıyor. 1700 metre yükseklikteki uçuş noktasına ciplerle gidiliyor. 25 km’lik toprak ve engebeli yol 50 dakika sürüyor.
1700 metrede rüzgar yeterli değilse, 1900 metreye çıkılıyor.
Tulum ve kasklar takılıyor, Pilota ve paraşüte bağlı harness(oturak)a oturuluyor, pilotun paraşütü çekmesiyle paraşütler şişiyor,  birkaç adımlık koşuyla açılıp yükseliyor ve uçuyorsunuz.
İlk anda müthiş bir heyecan duyuluyor ama kısa süre sonra heyecan yerini  Ayanikola adası, Ölüdeniz, Gemile Koyu ve Kumburnu’nun doyumsuz manzarası eşliğinde müthiş bir hazza bırakıyor.
Yaşadığınız olağan üstü deneyimi ve bu eşsiz manzarayı görüntülemek için yanınıza fotoğraf makinesi ya da video kamera almayı unutmayın. Elbette ayağınızda spor ayakkabı, üzerinizde şort ve t-shirt olması tercih edilir.
Küçük iniş çıkışlarla, süren yolculuk rüzgara göre yaklaşık 30 dakika sürüyor.
Deneyimli pilotlar yamaç paraşütüyle 3500 metre yüksekliğe kadar çıkabiliyor ve havada 5 saat kalabiliyorlar.
Babadağ ve Ölü deniz, dünyanın her tarafında yamaç paraşütü meraklılarını öylesine çekti ki kendisine, artık bir şampiyonaya,  Uluslar arası Hava Oyunları’na da ev sahipliği yapıyor Ölü deniz.
Peki ne kadar güvenli, ya da tehlikesi var mı?
Yamaç paraşütü eğitim ve uçuş hizmeti veren işletmelerin Turizm Bakanlığı’ndan Turizm Amaçlı Sportif Faaliyet Belgesi’ne sahip olması zorunlu. Tüm pilotlar da uçuş sertifikasına sahip deneyimli pilotlar olması gerekiyor. Bugüne kadar onbinlerce kişi uçtu pilotlarla birlikte.
Kaza sayısı yok denecek kadar az.
Aventura: Tel: 252.617 03 14,
Easy Riders:Tel: 252.617 01 14,
Focus Turizm :Tel: 252. 617 04 01
Extreme Tandem (Sportif Havacılık Seyahat Acentası): 617 00 18
Gemile koyuna yürüyüş
Kayaköy’den Gemile koyuna 6 km’lik karayolu bağlantısı var. Aracı olanlar bu yolu kullanıp Gemile koyu ve plajına ulaşabilir. Plaj korunaklı bir koyda olduğu için çok tercih ediliyor. Koyun hemen karşısı ise Gemile Adası. (Gemile Adası’na ilişkin bilgileri Fethiye çevresine günübirlik tekne turları başlığı altında bulabilirsiniz.)
Nasıl Gidilir?
Yaz aylarında Fethiye'den Kayaköy’e sabah 7'den akşam 22'ye kadar minibüs çalışıyor, dönüş 23'e kadar. Yaz ayları dışında akşam 5’e kadar seferleri var dolmuşların.  Otomobille Ölüdeniz yolunu izleyin, Ovacık'tan Hisarönü yönüne girin, toplamı 16 km. Daha kısa yol ise Fethiye merkezinden Kaya Mezarları ve Kale'nin altından çıkan yolla Şıkman Tepesi'ni aşarak ulaşıyor. (8 km.) Giriş ücretli.
Nerede kalınır?
Fethiye, Hisarönü veya Ölüdeniz'de her nitelikte otel var. İsterseniz Kayaköy'deki pansiyonlarda da kalabilirsiniz.
Kaya - Tel: 252.618 01 59, Le Jardins de Levissi Oteli, Tel: 618 01 88
Ne yenir?
Kayaköy’deki salaş lokantalarda gözleme-yayık ayranı, ızgara et ve tandır servisi var. İsteyenlere açık havada mangal ve et veriliyor. Kendiniz pişirip kendiniz yiyorsunuz.  Kış aylarında mangal meraklıları, kapalı mekanda  bacalı ocaklardan yararlanıyor
Kelebekler Vadisi
Fethiye çevresinin en çarpıcı yerlerinden birisi Kelebekler Vadisi’dir. 1995’in 8 Şubat’ında 1. derecede doğal SİT ilan edilen ve her türlü yapılaşmaya  kapatılan kayalık ve çamlık vadide biraz zahmetlice tırmanıştan sonra milyarlarca, milyarlarca kelebeğin kayaları, ağaçların gövdelerini ve yapraklarını, kısacası her yeri bir şal gibi örttüğünü görmek çok şaşırtıcı bir etki yaratıyor.
Önce bunu farkedemiyorsunuz, doğal görüntü böyleymiş gibi geliyor insana. Ama bir ses, bir hareketle havalanıveren kelebekler gökyüzünü kaplıyor, vadiye gölge düşüveriyor.
Kelebekler Vadisi’ne gitmek için önce Ölüdeniz’e gideceksiniz, oradan kiralayacağınız veya dolmuş usulü gidiş-dönüş bineceğiniz bir tekneyle vadinin kumsalına ineceksiniz. Koy, Ködürümsü limanı olarak da bilinir. Tekne yolculuğu yarım saat sürüyor. Yolda dileyenler mavi mağaraya da uğrayabilirler. Mağaranın sularına bırakıp, mavi-yeşil yansımalara  koyverebilirler kendilerini.
2000 metrelik Babadağ’ın eteklerindeki Kelebekler Vadisinin içinde iki patika var. Biri şelalelere, diğeri Faralya köyüne çıkıyor.
Sportmen, doğa yürüyüşleri konusunda birazcık da olsa tecrübeli olmayanlar vadinin yukarılarına tırmanmayı denemesinler. Birinci şelaleye kadar çıkmakla yetinsinler. Kendine güvenen, vadinin olağandışı çağrısına dayanamayanlar çıkışa devam ederlerse yukarıda sözettiğimiz manzarayı  görecekler.
Köye çıkan yol ise çok dik. Bir iki yerde ancak ip yardımıyla yukarı tırmanılabiliyor. Dağcılık deneyiminiz yoksa hiç kalkışmayın. Köydeki manzara ise olağanüstü. "George House" tabelasını izlerseniz, yayık ayranı eşliğinde güzel köy yemekleri yiyebileceğiniz bir eve ulaşacaksınız.
Kelebekler vadisi kumsalında  konaklama tesisi yok. Çadır kurabilir ya da üzeri çalı ve yapraklarla kaplı çardaklarda, ağaç dalları arasına kurulmuş teraslarda geceleyebilirsiniz.
Kumsalda bir  kır lokantası kuruluyor yazları. İşletmeciler vadiye çıkış konusunda size yardımcı olacak, yol göstereceklerdir.
Saklıkent
Fethiye’nin sıcağından bunaldıysanız bir gün değişik bir şey yapın. Güneş ışınlarının giremeyeceği kadar dar ve yüksek bir kanyona girin, buz gibi sularda yürüyün.  Saklıkent’e gidin.
Saklıkent’e Fethiye-Antalya karayolundan Kemer ilçesi yönünde ayrılarak ulaşılıyor. Sapaktan 13 km sonra Tlos’a, 21 km sonra da Saklıkent’e ulaşılıyor.
Saklıkent yolu üzerinde sağlı sollu çok sayıda kır gazinosu göreceksiniz. Gözleme-ayran servisi yapılıyor.
Kayadibi köyünü geçiyor ve kanyon girişine çıkıyorsunuz.  Girişde aracınızı bırakıyorsunuz.
Kanyon girişi için ücret ödeyeceksiniz. Eşen çayı, kanyonun 100 m. içinde patlayarak çıkıyor yeryüzüne. 
Çay yaz-kış öylesine deli akıyor ki, akıntıya karşı ilerlemek mümkün değil. Çayın üzerine kanyon duvarına tutturulmuş tahta iskeleler kurulmuş. İskeleden tek sıra ilerliyor ve çayın patladığı yere ulaşıyorsunuz.
Müthiş bir çağıltıyla dökülen suları bu noktadaki restorana oturup ayran, gözleme ya da alabalık ısmarlayarak  izleyebilirsiniz. Dilerseniz buz gibi suyu aşarak karşı kıyıya geçip , kanyonun derinliklerine doğru ilerleyebilirsiniz. Suyun dibi çakıllı taşlı olduğundan lastik ya da bez ayakkabınızı yanınıza almayı unutmayın. Böyle  bir şeyiniz yoksa üzülmeyin, turizmin sınır tanımaz hizmeti karşınızda, hemen kanyon girişinde: "Plastik ayakkabı satış mağazası"
Kanyon kimi zaman daralarak, kimi zaman engebeli bir biçimde 18 km sürüyor. Sonuna kadar gitmek zor. Yazın sıcak günlerindeki serinlik hoş ama rutubet öylesine fazla ki. Yürüyüş uzadıkça keyfi kaçıyor. En iyisi birkaç yüz metre gidip dönmek.
Dönüşte bunalmışsanız eğer ve kendinize güveniyorsanız, buz gibi sulara kendinizi koyverin ve kanyonun dışına iskeleden değil de suyun akıntısına kendinizi bırakarak çıkın.
Tlos ve Yaka Park
Fethiye’ye 40 km. uzaklıktaki Tlos antik kentine Fethiye-Antalya yolu üzerinde  22 km sonra  Kemer Bucağı’na sapıp, şehir içinden sağa dönerek (Çatallar Köyü yolu) 13 km’lik bir yolla ulaşılıyor.
Ören yeri Saklıkent’e de 8 km uzaklıkta ve Yaka Köy’ün yanında. Önünde Osmanlı yapısı bir kalenin gizlediği kentin akropolü dik  bir tepenin üzerinde bulunuyor. Kaleye çıkarken yamaçtaki kayalıklara oyulmuş tapınak mezarlar dikkatinizi çekecek. Kanatlı atı Pegasus’un üzerinde üç başlı canavar Chimera ile savaşırken resmeden süslemeleriyle Bellerephontes’e  ait tapınak mezar, bunların en görkemlisi. Girişinde iki sütun, üç bölümlü duvar, ortada süslerle bezenmiş kapı motifi, iki yandan mezar odasına giden kapılar mezara ilgiyi artırıyor.
Kalenin altındaki düzlükte Lykia duvar kalıntıları, 9 metre genişliğe sahip, 6 kemerli kapısı ayakta olan kent agorası, güneyde ise Roma dönemi surlar görülüyor. Kentin en iyi durumdaki yapısı tiyatro. Lykia kaya mezarları; hamam, paleastra ve gymnasion kalıntıları da ilgi çekici. 
Tlos, Likya bölgesinin en eski yerleşim alanlarından biri. Likya yazıtlarında Tlawa olarak geçen kentten MÖ 14. yüzyıl Hitit belgelerinde Lukka topraklarındaki Dlawa olarak söz edilmekte.
Ören yeri girişindeki yol kenarında, çınar ağaçlarının serinliğinde çay bahçeleri sıralanıyor. Soğuk bir şeyler  ve özellikle bol köpüklü yayık ayranı içebilirsiniz.
Yaka Köyüne kadar gelmişken Yaka Park’ta bir mola verebilirsiniz. Yaka Park, Yaka Köy’den 1 km yukarıda. Kaş, Kalkan, Fethiye çıkışlı jeep safaricilerin durak noktalarından biri olan Yakapark’ta anıt olmuş ağaçlar, kademeli teraslar, havuz, su kanalları, hamaklar, kerevetler, taş masalar ve köşkler çevreye uyumlu olarak yerleştirilmiş Yakapark işletmecileri tarafından. Sacta gözleme yapan köy kadınları, masalar arasında dolaşarak ötüşen horoz ve tavuklar ilgi çekiyor.
Bahçenin ortasına kurulu ızgarada etler pişiriliyor, mısır ununda alabalık kızartılıyor. Turizmciler yaratıcı olmalı. Yaratıcılığın hoş bir örneğini göreceksiniz. Balıklı Bar, Yakapark’ın başka hiç bir yerde görülemeyecek animasyonu. Barın tezgahı taştan yapılmış ve kenarından buz gibi suyun aktığı bir kanalet geçiyor. İçinde de alabalıklar dolaşıyor kanaletin. Alabalıklar insana  alışık sanki. Sevilmekten okşanmaktan hoşlanıyorlar, kaçmıyorlar. Ve bir yandan da bira, kola, ayran servisi yapılıyor.
Eşen Çayı’nda Kano
Antalya-Muğla il sınırını oluşturan Eşen Çayı’nda seyahat acenteleri kano turu düzenliyorlar.
Tur Kınık’ta köprü altında ve yaklaşık 15 km’lik mesafe kano ile geçilerek Patara kumsalında son buluyor. Bu tur sırasında yemek ve yüzme için mola veriliyor.
Eşen çayı Köprülü kanyon girişindeki azmaktan çıkıyor. Suyu çok temiz ve soğuk. Nehrin oldukça sakin akması nedeniyle herhangi bir tehlike bulunmuyor. Ama yine de yer yer küçük dökülmeler ve anaforlar var ve bunlar yolculuğa heyecan katıyor.
Kano turu düzenleyen seyahat acentaları, tur öncesinde kano kullanımı ile ilgili bilgi veriyorlar. Sigorta yapılıyor ve can yelekleri dağıtılıyor. Sabah 11’de başlayıp 6.5 saat süren güzergahın bir bölümünde çamur banyosu molası veriliyor. Kokusuz çamur havuzlarına balıklama atlayıp baştan ayağa çamura bulananlar fotoğraf çektirmeyi ihmal etmiyorlar.
Çamurdan kurtulmak için tek yol Eşen çayının buz gibi sularına kendinizi bırakmak.
Nehir çevresinin sürekli değişen manzarası ve üzerinde barındırdığı bitki örtüsü tura katılanları cezbediyor.
Seyahat acenteleri bu tur için, transfer, öğle yemeği, rehberlik ve kano donanımı veriliyor.
Dardanos Turizm,
Patara, 843 51 09-843 51 51
Gelemiş Tours, 843 51 05
Nikola’s Tour, 843 51 54